Site icon e-vren günlüğü

Eleştir Dedik, Öldür Değil!

Eleştirmeyi bilmiyor, başka bir şey sanıyoruz. Bunun en güzel kanıtı da Türk televizyonlarındaki programlar. Tartışma programları iftira atma-sataşma, kadın programları da kavga-dövüş boyutunda seviyesiz bir hal almış durumda. Sosyal yaşamın aksayan, eksik veya yanlış giden olayları karşısında bilinçli insanların çokça kullandığı bir söz var: Eleştireceğine değiştir. Zaten onlar da söylemeye gerek duymadan değiştirmeye kalkanlar…

Oysa çoğunluğumuz olayların sadece olumsuz yönlerini, bizce doğru olmadığına inandığımız yanlarını belirtmeyi, sağlıklı bir eleştiri sanıyoruz. Bu tür eleştiri alışkanlığımıza “eksik yazma” ya da “bardağın boş tarafını görme” desek daha doğru olur. {Ben de iki paragraftır kendimizi olumsuz eleştiriyorum}

Eleştirememe, eleştirel düşünememe sorunumuz en temelden, aile ortamında yaşadıklarımızdan kaynaklanıyor. Suslara, büyüklerin yanında konuşulmazlara alıştırılmış, ana-babanın doğru dediğine yanlış demenin saygısızlık olduğuna inandırılmışız. Aynı durum okullarda pek çok öğretmen tarafından da öğrencilere yaşatılmıyor mu? Öğretmenlerin çoğu öğrencilerinin önünde öz eleştiride bulunup, onlarla eşit şartlarda olduğunu dile getirerek öğrencilerinin biraz daha cesaretlenmesini sağlayamaz mı? {“Öğrenciler zaten yeteri kadar cesur, hadlerini fazlasıyla aşıyorlar” diyen öğretmen de çok. Sınıfın tanrısı gibi davranırsan, karşında asi bir topluluk görmen pek mümkündür!}

Anne-babanın her zaman her konuda haklı, öğretmenlerin de mutlak doğru olmadığı gerçeği sorgulatılabilir. Bir öğretmen olarak öğrencilerin saygı ve ahlak sınırları içerisinde düşüncelerini rahatlıkla paylaşabilcekelerinin, bu tür tartışmalarda öğrencilere hiçbir şekilde müdahale edilmeyeceğinin teminatı verilemez mi? Vuru kır anlayan bizler eleştiriyi de yerden yere vurmak olarak algılıyoruz. Sormayı, sorgulamayı, eleştirel düşünmeyi öğrenmemiz gerekiyor. Peki ama nasıl?

Exit mobile version