Işıl’la yaptığımız bir önceki podcastte teknoloji bağımlılığını konuşmuştuk.Teknoloji bağımlılığı dijital kirlenmeyi de beraberinde getiriyor. Dijital kirlenmeden konuşurken bu kirlilikten nasıl arınabileceğimizi de konuşmamız gerekiyordu. “Dijital arınma” ile ilgili araştırma yaparken Prof. Dr. Mustafa Zihni Tunca‘nın yazdığı makaleye ulaştım ve kendisiyle iletişime geçerek bu konu üzerine podcast yapmak istediğimi söyledim. Mustafa Zihni Bey, büyük bir nezaket gösterip yayın yapmayı kabul etti, kendisine tekrar çok teşekkür ederim.
Dijital arınmaya dair neler yapıyorum?
Prof. Dr. Tunca’nın dijital arınmaya dair söylediklerini özetlemeden önce çevrim içi mecralarda içerikler üreten bir dijital aktör olarak hayatımda dijital arınmayı nasıl gerçekleştirmeye çalıştığımdan kısaca bahsedeceğim.
Evimde televizyon uzun süredir yok, televizyon seyretmemek de benim için dijital arınma yöntemi. Netflix üyeliğimi iptal ettim çünkü film ve dizi seyretmenin bana pek de bir şey katmadığını, kitap okuyacağım süreden çaldığını fark ettim. Çünkü işten yorgun gelip kafamı meşgul eden bazı sıkıntılar varsa benim için peş peşe dizi seyretmek çok daha kolay ve keyif veren bir etkinlikti. Onun yerine YouTube’da ilgi duyduğum alanlara dair videolardan oluşan oynatma listeleri oluşturdum (ki elbette Netflix içerikleri ile YouTube içerikleri bambaşka türde) ama onları da istediğim veya uygun olduğum zamanlarda seyrediyorum. Bu oynatma listeleri çoğunlukla edebiyat sohbetleri, yazar söyleşileri, TED tarzı ilham veren konuşmalardan ve dijital medyaya dair uzmanlık videolarından oluşmakta.
Bir dönem kullandığım akıllı saatten kurtuldum. Çünkü hem telefonumdan hem bilgisayarımdan gelen bildirimlerin aynısının bileğimde de bana bildiriliyor olması beni rahatsız etmeye başlamıştı. Üstelik bir akıllı saatim var diye diğer analog saatlerimi takmaya sıra gelmediğini fark ettim, sadece o akıllı saate bağımlıydım. Akıllı saatin de etkisiyle bu kadar çok ulaşılabilir, bu denli bildirilebilir biri olmaya gerek olmadığına karar verdim.
En önemli dijital arınma yöntemim ise kitap okumak. Ama tabletten, cep telefonundan veya e-kitap okuyucudan değil fiziksel bir kitaptan okuma yapmayı kastediyorum. 1 saat boyunca telefonumu rahatsız etme moduna alıp, doğal olarak internetten ve uygulama bildirimlerinden de arınarak kitap okumanın zihnime çok iyi geldiğini, arındığımı ve beynimin rahatladığını hissediyorum.
Mobil uygulamalarımın hemen hemen hepsinin ve Whatsapp gruplarının tamamının bildirimlerini sessize aldım.
Son olarak cep telefonumdam Facebook uygulamasını sildim, işim gereği Facebook sayfalarını güncellemem gerektiğinde mesai saatlerinde bilgisayardan Facebook’a giriyorum. Yakın zamanda Twitter uygulamasını da telefonumdan kaldımayı planlıyorum. Instagram’ı henüz telefonumdan silmedim fakat onunla da ilgili iki çözümüm oldu. İlk ve en önemli adımım hiç kimseyi takip etmemek. Böylece yenilen yemekler, verilen partiler, alınan hediyeler, gezilen yerler gibi birçok görgüsüz paylaşıma maruz kalmaktan kendimi koruyorum. İkincisi de Instagram’ın (tabii ki telefonumdaki diğer tüm uygulamaların da) bildirimlerini kapattım. Sadece paylaşım yapıp Instagram’dan çıkıyorum.
Aslında ihtiyaç neyse o yönde hayatımızı şekillendirmek, kullandığımız akıllı telefondaki uygulamalarını ya da kullandığımız sosyal ağ hesaplarını biçimlendirmek gerekiyor. Mobil uygulamalardan gelen değişken aralıklı bildirimlerin bizde yol açtığı haz, mutluluk ve merak pekiştireçlerine de ne kadar az maruz kalırsak o kadar sağlıklı. Aksi halde uygulama bildirimleri, hem bizi sürekli onları kullanmaya itiyor hem de bağımlılığa davetiye çıkarıyor.
Mustafa Zihni Bey’le sohbetimizde kendisi dört önemli kavrama da dikkat çekti: Teknoloji düşkünlüğü, teknolojik mutluluk eşiği, özçekim paradoksu ve 3’te 2 kuralı. Sohbetimiz sonunda geldiğimiz nokta şu: İşin özü dijital ürünleri ve interneti ve tabii ki içerisinde yer alan sosyal ağları, keyfi değil kontrollü kullanmak.
Yayını, YouTube videosundan ya da iTunes Podcast uygulamasından dinleyebilirsiniz. Prof. Dr. Tunca’nın podcast yayınındaki konuşmalarından öne çıkan satırları aşağıda özetlemeye çalıştım:
Teknoloji bağımlılığı değil teknoloji düşkünlüğü içindeyiz
- Dijital arınma, asında teknoloji orucu ya da teknolojiden tamamen uzaklaşmak değil. Dijital arınma, kurallarımızı koyarak doğru ve ölçülü bir şekilde teknolojiyi kullanmaktır. Teknoloji artık mobil iletişim üzerinde odaklandı. Aslında bizi kirleten bu ikisi: Cep telefonu ve sosyal ağlar.
- İçinde bulunduğumuz durum aslında teknoloji bağımlılığı değil teknoloji düşkünlüğü. Çünkü teknoloji bağımlılığı, bir hastalık. Hastalık derken, değişik bağımlılık türleri var: Madde bağımlılığı ve uyuşturucu bağımlılığı, kumar bağımlılığı gibi davranışsal bağımlılıklar. Teknoloji bağımlılığını bu ikisinden ayıran en önemli özellik, bu gibi bağımlılıklarda arınabilmek, tedavi görebilmek için bizim bu uyarıcı maddelerden, davranışlardan uzak durmamız gereki. Ama teknolojiden tamamen uzak durabilmek, onu hayatımızdan tamamen çıkarabilmek gibi lüksümüz yok. Burada önemli olan teknolojiyi gerektiği kadar, doğru ölçüde kullanmak.
Teknolojik mutluluk eşiğimizi tespit edebilmeliyiz
- Dijital arınma için teknolojiyi ne kadar doğru, ölçülü kullandığımızı tespit edebilmeliyiz. Sadece arınmak istiyorum deyip teknoloji orucu yaparak teknolojiden arınmaya çalışmak bizim için çok büyük bi fayda getirmiyor. Teknoloji arınması amacıyla teknolojik detoks adı altında yapılan çabalar, akşamları belirli süreler teknolojiden uzak durmaya çalışmak, bir hafta on gün özellikle teknolojik araçlardan uzak durmak aslında bize bir şey katmıyor. Çünkü bunlardan ne kadar uzak durmaya çalışırsak -eğer teknolojiyi gerçekten yoğun bir şekilde kullanıyorsak- sonrasında teknolojiye olan ihtiyacımız daha çok artıyor. Aslında arınabilmek için bizim teknolojik mutluluk eşiğimizi belirlememiz gerekiyor. Teknolojiyi hangi düzeyde kullanmamız bizi gerçekten mutlu eder, ötesi bize ne kadar zararlıdır? Teknolojik arınmada bunu tespit edebilmemiz önemli.
- Sosyal medyayı tamamen bırakmaya gerek yok. Ancak Instagram’la ilgili ilginç bir anekdot paylaşmak istiyorum. Instagram’ı kullanmayı bıraktıktan sonra bazı şeylerin farkına vardım. Maalesef ben de yapmış olduğum paylaşımlara gelen beğenilerden mutluluk duyduğumu farkettim. Belli bir noktadan sonra paylaşımlar beğeni odaklı olmaya gidiyor. Instagram’la ilgili özçekim paradoksu diye bir kavram var: İnsanların beğenildikçe daha çok paylaşma, paylaştıkça daha çok beğenilme arzusu. Yapılan pek çok araştırmada insanların birbirlerine yapmış oldukları beğenilerin gerçek beğeni anlamından öte, ya o kişiyi kırmamak veya kendisi de o kişiden ileride beğeni almak amacıyla yaptığı ortaya çıktı. Bir nevi kendimizi kandırıyoruz.
- Sosyal medya bizim için belli bir noktadan sonra zaman kaybına dönüşüyor.
- Eğer teknolojinin bize katkı sağlayamadığı noktayı keşfedebilirsek o noktadan itibaren kullanımla ilgili düzenlemeleri yapmamız lazım.
- Arkadaşlarınızla bir mekana eğlenceye gidiyorsunuz. Herkes elindeki telefonla fotoğraf çekip diğer arkadaşlarıyla paylaşma telaşında. Sonra diğer arkadaşlarıyla buluştuklarında bugün buluştukları arkadaşlarına gönderme telaşındalar. Anı yaşamayı, anın tadını çıkarabilmeyi, mutluluğu paylaşabilmeyi unutmaya başlıyoruz. Bu açıdan bakınca dijital arınmanın niçin gerekli olduğunu da görüyoruz.
- Zaman kazanmayla ilgili 3’te 2 kuralı var. 1 günü 3’e böldüğünüzde 8 saatlik üç dilim ortaya çıkar. Bunun 8 saati, uzmanların önerdiği süre, uyku; diğer 8 saat mesai saatimiz; kalan 8 saat kendimiz için ayırmamız gereken saat. Bunun da bir kısmını yeme, içme gibi ihtiyaçlarımız için ayırıyoruz. Bize kalan bu dilimin bile 3’te 2’sini genel aktivitelere kullanıp 3’te 1’ini ölçülü bir şekilde sosyal ağlara ve diğer teknolojik şeylere harcadığımızda 2,5 saatlik bir süre ortaya çıkıyor ki bu zaten dünya ortalaması. Yapılan araştırmalarda normal bir insanın yaklaşık en az 2,5 saatini sosyal ağlarda veya cep telefonuna bakarak geçirdiğine dair bulgulara rastlıyoruz. Bu sürenin 2,5 saati geçmemesi öneriliyor ama bu 2,5 saate baktığımızda yılda 50 – 55 güne ve ortalama insan ömrünün de 6 yılına denk geliyor. Bu da az bir zaman değil. Biz bu zaman dilimini ne kadar kontrollü bir şekilde değerlendirebilirsek o ölçüde daha verimli, daha mutlu yaşarız.
Dijital arınmayla ilgili ilk adım: Bildirimleri kısıtlamak
- İnternetten, sosyal medyadan uzak kalamayışımızın en büyük sebebi bildirim sistemi. Uygulamalardan gelen bildirimler mesai esnasında, çalışırken, tatilde veya hangi aşamada olursa olsun dikkatimizi dağıtıyor. Telefonunuzdan gelen bildirim sesleri dikkat dağıtmak için çok ideal. Bildirimleri mümkün olduğunca kısıtlayabilmek, dijital arınmayla ilgili atmamız gereken ilk adım. Gerçekten ihtiyacımız olan sosyal ağları mı kullanıyoruz, onları doğru mu kullanıyoruz buna karar vermek gerek. Bildirimleri en az düzeyde tutabilmemiz lazım. Kullandığımız sosyal ağlardan veya telefonumuzdan aldığımız bildirimler gerçekten o an bize bildirilmeye layık mı? Bunu düşünebilmemiz gerekir. Sosyal ağlardan gelen bildirimlere sınır koyabilmeliyiz. Eğer acil olanları ön plana çıkarabilecek şekilde bildirimlere sınır koyabiliyorsak telefona bakma ihtiyacımız da en aza iner.
- Bir başka sıkıntımız daha var: Kişisel verilerin güvenliği. Belki bu, bağımlılıktan daha önemli bir konu. Çünkü hangi kişisel bilgimizi hangi koşullarda paylaştığımızın farkında değiliz. Sadece kişisel verilerimizin güvenliği açısından bile sosyal ağların gizlilik ayarlarını çok ciddi bir şekilde takip etmemiz gerekir. Çünkü sosyal ağlar tarafından sürekli yapılan güncellemelerle değişik şekillerde kullanıcıların ayarlarda farklı konulara izin vermesi isteniyor. Bunun takip edebilmek için ayarları çok iyi bilmemiz gerekiyor. Nelere izin veriyoruz nelere izin vermiyoruz nelerin kullanım hakkını sosyal ağlara teslim ediyoruz, bunları anlayabilmek için bile ayarlarımızı gerçekten ciddi bir şekilde takip edebilmemiz lazım.
Hangi eksikliğimizi karşılamak için sosyal ağları kullanıyoruz?
- Sosyal ağları neden kullanıyoruz? Dijital arınma için bunu biraz inceleyebilmemiz lazım. Hangi sosyal ağı hangi sebepten dolayı kullanıyoruz? Her insanın sosyal ağları kullanmasının aslında bilinçaltında arka plandan gelen bir gerekçesi var. Hangi ihtiyacımızı, hangi eksikliğimizi karşılamak için sosyal ağları kullanıyoruz? Her insanın sosyal ağları belli bir kullanma sebebi var, çoğu zaman bunun farkında değiliz. İleri düzey bağımlılık durumunda bunu keşfedebilmek, bazen profesyonel yardımı da gerektirebilir. Ancak teknoloji düşkünlüğü olan insanlar bunu, kendi başlarına da keşfedebilirler. Çünkü biraz incelediğinizde o sosyal ağı hangi amaçla kullandığınızı keşfedebilirsiniz. Bunu keşfettikten sonra kontrollü kullanımla dijital arınabilmemiz biraz daha mümkün olabiliyor. Eğer kullanım amacım aslında çok basitin dışına çıktıysa, beğenilme, keşfedilme veya farklı taraflara gidiyorsa bu aşamadan itibaren kendimi gerçekten sınırlamam lazım. Çünkü olay artık bağımlılık düzeyine kaymaya başlıyor. Ve bağımlılık belirli bir düzeyi aştığında gerçekten tedavi gerektiren ciddi bir boyuta geçebiliyor.
Teknoloji amaç değil araç olarak kalmalı
- Akıllı saatlere baktığımızda çok ciddi bağımlılık durumu var. Egzersizler yüzünden insanlar birbirleriyle veya kendisiyle yarış haline girip “bugün daha fazla egzersiz yapmalıyım” deyip kendisini sakatlayabiliyor.
- Sadece ihtiyaç duyacağımız uygulamaları en az düzeyde telefonda tutup onun dışındaki durumlarda mümkünse diğer cihazlardan veya tarayıcıdan uygulamalara bağlanmak bağımlılığı da en aza indirir.
- Kitap okumaya, insanlarla, birbirimizle yüz yüze gerçek paylaşımlara zaman ayırabilmek aslında bizim için en önemli şeylerden biri.
- Teknoloji bizim için amaç değil her zaman araç olmak zorunda. Bunu başarabildiğimiz an zaten dijital arınmayı da tamamlamış oluruz. Çünkü teknolojiyi niye kullanıyoruz? Hayatımızı kolaylaştırması için, en azından öyle olması gerekiyordu. Ama bir noktadan sonra bakıyoruz ki teknoloji bizim için amaç haline gelmiş. Biz onun için yaşıyoruz, aslında teknoloji bizim için var olmak zorunda. Dijital arınmayı da ihtiyaçlarımıza göre sağlayıp kendimizi gerçekleştirme yolunda çok ciddi adımlar atmış oluruz.
internet günlüğü’nün tüm bölümlerini aşağıdan dinleyebilirsiniz:
#25 Dijital Pazarlama ve Sosyal Medya (Konuk: Okan Yüksel) – internet günlüğü
- #25 Dijital Pazarlama ve Sosyal Medya (Konuk: Okan Yüksel)
- #24 Sosyal Kaygı – Sosyal Medya Bağımlılığı İlişkisi (Konuk: Ekmel Kılıç)
- #23 İsyan Durağı Twitter (Konuk: Sinem Özel)
- #22 Kurtarılmış Bölge: Medium (Konuk: Mustafa Gerdan)
- #21 Dijital Kalabalıklar İçinde Yalnızlık (Konuk: Dr. Öğr. Üyesi Ayşegül Elif Çaycı)
- #20 Telefon Bağımlılığı ve Çok Boyutlu Yalnızlık (Konuk: Doç. Dr. Deniz Mertkan Gezgin)
- #19 Blog yazarlığının mayası: Tutku (Konuk: Ayşe Çınar)
- #18 23 Nisan Özel Yayını – Konuk: 13 yaşındaki İsa Soyfidan
- #17 Dijital mecralarda görünür olmak (Konuk: Tarık Çayır)
- #16 Dijitalde insanlarla bağ kurabilmek (Konuk: Gamze Nurluoğlu)
Podcast: Play in new window | Download
Subscribe: RSS