“Blog yazarı olmayan” yeni okuyucuya nasıl ulaşabiliriz?

Fatma Erdem’le geçen hafta YouTube’da yaptığımız canlı yayın sohbetimiz sırasında konu blogları, çoğunlukla yine diğer blog yazarlarının okuduğu görüşüne gelmişti. Blogların artık daha az okunması sorunundan çok, blog okuma kültürüne sahip olmayanlara nasıl ulaşılacağının tartışılması gerektiği üzerinde durmuştuk. Sahiden de öyle. Mesele blog yazarlarının birbirini takip etmesi olmamalı, asıl mesele internet kullanıcılarının blog okuma oranının nasıl artırılacağı olmalı.

Blogların yok olmak üzere olduğu, eskisi kadar ilgi görmediği üzerinde uzun süredir tartışıyoruz. Bugün gelinen noktada sadece blog yazarları birbirini okuyor, takip ediyor ki aslında o bile tam değil. Bu çerçevede bizim birbirimizi okumamızdan ziyade internet kullanıcılarının blog okuma kültürünü kazanması daha önemli. Gazetelerdeki köşe yazarlarının sadece birbirlerini okuduklarını, vatandaşın gazete alıp ya da internete girip o köşe yazılarını okumadıklarını farz edelim, çok ilginç bir durum ortaya çıkardı. Bu sebeple yapılması gereken internet kullanıcıları arasında blog okuma, takip etme kültürünün artırılması.

Biz, “blog yazarı olmayan” yeni okuyucuya nasıl ulaşabiliriz? Bunun yollarını düşünmeliyiz. Çünkü blog yazılarımızı paylaştığımız sosyal ağlardaki kişiler de Yazar Kafe gibi platformlar da çoğunlukla bizim gibi blog yazarlarından ibaret; bir anlamda körler sağırlar birbirlerini ağırlar durumu söz konusu.

Diğer bir konu da kaliteli içerikle takipçi sayısının çok da örtüşmemesi veya sektörde takipçi sayısının içerik kalitesine göre daha çok önemsenmesi sorunu. Bu konuyu da Fatma’nın benim yaptığım işlerin niteliğiyle Instagram’daki takipçi sayım arasındaki tezatlığa dikkat çekmesi sayesinde ele aldık. Ben Instagram’da (ve Facebook’ta) sınırlı sayıda kişiyi takip etmemin sebebini açıkladım, tabii bu tamamen benim özelimde kişisel bir sebepti.

Ancak bir de çok veya az takipçiye rağmen nitelikli içeriklerin / paylaşımların gördüğü ilginin azlığı konusu vardı. Fatma da bu durumdan şikayetçiydi. Öyle ki kendisinin çok değerli biriyle yaptığı söyleşilerin, Instagram fenomenelerinin paylaştığı bir ruj fotoğrafı kadar ilgi görmemesinden dertliydi. Bu sorunu çözersek de blogların okutulabileceğini söyledi ki çok haklıydı.

Eğer bu takipçi olaylarına takılıyor olsaydık yıllardır yazmaya devam etmezdik. Sosyal ağlardaki takipçi sayımın düşüklüğünden dolayı ben bir yerde pes ederdim. Ancak benim için kriter, motivasyon kaynağı takipçi – ziyaretçi sayısı olmadığı için her şeye rağmen yapmak istediklerimi yapmaya, içeriklerimi üretmeye devam ediyorum. Söyleşi yapmak istiyorsam yapıyorum. Kimse seyretmiyormuş, kimse okumuyormuş, kimse takip etmiyormuş olayına hiç takılmıyorum. Çünkü elli yıl sonraya bile kalacak içeriklere imza attığımızın farkındayım. Yarın, yapılan bir makyajın değil de gerçekleştirdiğimiz söyleşilerin, ürettiğimiz içeriklerin işe yarayacağının aslında herkes bilincinde.

En çok buralardayım: Instagram | Facebook | Twitter | YouTube

18 Comments

  1. Diyorum ki; blog yazarlarının birbirinden başka kimsesi yok şu dünyada.

    Yazdığım blog yazısını Facebook’ta paylaştığımda, kapak görselinden dolayı beğeni alıyor ama okuyan sayısı yok denecek kadar az. Twitter gündem etiketleri sayesinde oradan az buçuk trafik geliyor yazının konusuna göre. Google’dan nadiren…

    Sizin gibi ben de takipçi, beğeni ve yorum sayısına takılmadan yazmaya devam ediyorum. Hani belki daha az zahmet veren türlere yöneliyor olabilirim lâkin kalemi bırakamıyorum. Ben onu bırakmak istesem, o beni bırakmaz. Çünkü insan dolduğunu hissediyor, kâğıda / bloğa dökmek istiyor.

  2. Aslında derdim çok okunmak değil sadece emeğimin karşılığını almak. Google’den gelen kullanıcı hiç bir zaman kalıcı olmuyor. O anlık işine yarayan yazıyı okuyup gidiyor.. Seo çalışmalarını eksiksiz yapıp, kapattığım bloglarımın bile ilk sıralarda çıkmasına rağmen kalıcı bir kitleye ulaşamıyorum. İnsanlar sadece gelip istedikleri konuyu okuyup çıkıyorlar. Diğer yazılarıma özellikle de gerçek anlamdaki blog yazılarımı okumuyorlar. Bitcoin ile ilgili bir yazı yazıyorum ilk günden 1500 kere okunuyor, CS:go adlı oyun ile iglili bir yazı yazdım şu anda 24.665 kere okundu. Fakat 6 tane röportaj yaptım (https://aliytrklkmz.blogspot.com/search/label/R%C3%B6portaj) en fazla okunanı 143 kere okundu.
    Yani özetlemek gerekirse gerçekten blog içerikli yazılarım okunmazken blogdan uzak tüm yazılarım okunuyor. En çok okunan 5 yazım;
    1)Counter Strike Global Offensive Nasıl konuşulur?
    2)Bettamın Kuyruğu Eriyor Ne Yapmalıyım?
    3)Siteme Kimse Girmiyor Ne Yapmalıyım?
    4)BTC Borsasına Girmeden Yapılacaklar
    5)Apu Nedir?
    Yazılarıma da bakarsanız görebilirsiniz ki hepsi 1 er paragraflık sadece bilgiyi veren neredeyse hiç araştırma yapmadan yazdığım (BTC hariç ) yazılar. Oysa özenerek ve büyük umutlarla yazdığım Sitem 1 Yaşında adlı yazım (https://aliytrklkmz.blogspot.com/2016/12/sitem-1-yasnda.html) sadece 195 kere okundu. Oysa ben bu yazı için tam tamına 1 haftamı ayırmış her cümleyi nasıl başlatacağımı ve bitireceğimi bile düşünmüştüm :/

  3. Yola çıkış amacın eğer çok okunan bir blog yazarı olmaksa bloğuna trafik çekmek için bulunulan bütün önerileri deneyebilirsin Ali. Fakat gerek canlı yayınlarda gerek daha önce yaptığım söyleşilerde, yıllardır blog yazan arkadaşların böyle ayrıntılara takılmadığı için hâlâ blog dünyasında varlık gösterdiklerini görebiliyoruz. Bahsettiğin konularda yaşadığın hayal kırıklığı veya kafa karışıklığı çok doğal. Ancak blogdan ne istiyorsun, neyi bekliyorsun? Bunu kafanda netleştirebilirsen yoluna o şekilde devam edebilirsin. Benim önerim, sen içeriklerini üretmeye devam et. SEO’nun temel kurallarını biraz araştırıp onlara uymaya çalış. Zevk aldığın içeriği üretmekle meşgul ol, keyfini al, gerisini Google’a bırak ;)

  4. Kesinlikle azaltıyor ve yazı kalitemi de düşürüyor. Sitemi açtığımdan beri 3 günde 1 yazı paylaşma düzenimi bozmadım ama özellikle bu aralar yazılarımı paylaşırken aman yine olunmayacak izlenimine kapılıyorum. Sadece belli konuda yazdığım yazılar onbinlerce kez okunurken çok özenerek yazdığım ( mesela sitem 1 yaşında adlı yazim) yazılarının 100 200 defa okunması beni mutsuz ediyor. Gerçek anlamda blog yazılarım okunmazken cs:go , btc vb konularda yazdığım yazılarım okunuyor. En çok okunan 5 yazıma baktıkça da bu durum açıkça görülüyor. Artık insanlar günlük olayları insanların başına gelenleri okumaktan çok izlemeyi tercih ediyor. Sadece işi düştüğünde bilgi alması gereken bir konu olduğumda bize uğruyor. O da kalıcı bir kullanıcı kitlesi oluşmasını engelliyor.

  5. Artık ualşamayacağımızı düşünmeye başladım. Kitlem hep aynı kişiler. Arada bir işi düştükçe gelenler hariç yeni bir kesime ulaşamayacağımı düşünmeye başladım.

  6. SEO’nun teknik olayı konusunda pek bir şey söyleyemem çünkü ben de o konuda bilinçli değilim. Ancak SEO’nun daha çok kişiye ulaşmak değil de benim yazdığım bir konuda araştırma yapan insanların doğru kaynağa (yani benim yazdığım yazıya) ulaşmasını sağlayan önemli bir “adres yönergesi” olduğu mantığını kafamda oturttum. O zaman gerekliliği daha anlaşılır oldu benim için. Bu arada Fatma, vaktin olursa Kaan Gülten’in SEO ile ilgili iki kitabı var, ben sayfa sayfa onları okuyup bloğumda uygulamaya çalışıyorum, tavsiye ederim.

  7. Okunmak ve yorum almak blog yazarını besleyen bir nokta bunu es geçemeyiz bence
    Profesyonel yardım almayı düşünüyorum ben de seninle konuştuktan sonra
    SEO önemli bir husus ve okunmayı artıracaksa neden olmasın? diye düşündüm
    İçerik oluşturmak fikir beyan etmek ne kadar güzelse de onların birçok kişiye ulaşabilmesi de güzel
    Haaa okunmuyor mu? Yine de biz yazarız o ayrı :)))

  8. Ben de umutsuz değilim bu konuda Gözde. Bir YouTube canlı yayınında Instagram’da kitap paylaşım hesaplarının gördüğü ilgiye de dikkat çekmiştik. Bazen, bazı şeyler bizim zannettiğimiz gibi olmayabiliyor.

  9. Her ne kadar instagram’da her gün binlerce kitap paylaşımı yapılsa da, okunma oranı acaba aynı düzeyde mi diye düşüyor insan…
    Okumayı bu denli seven bir kesimin, blog okumaması bu anlamda ilginç.
    Yayımda eksik olsa dahi, araştıran ve merak eden bir insan, bulur ve okur diye düşünüyorum.
    Blogların da bir okuyucu kitlesi elbet var. Üşenmeyen, okumayı ve araştırmayı seven bir kitle.
    Fakat çoğunlukla Google’da kolayca ulaşabileceği bir içeriği bile soran insanlarla beraber yaşıyoruz.
    Okuması var ama kullanmıyor.
    Çok zeki ama calışmıyor…gibi
    Yine de umutsuz değilim ben.

  10. Bizler o kadar çeşitli konularda yazıyoruz ki… Ciddiyet, istek ve gayretle bloglarımızı güncel tutarak, tüm bu uğraşımızın saygıyı hak ettiğine inanıyorum ben. Takipçi sayısına gerçekten takmıyorum. Ama takipten vazgeçenleri tabii ki anlayabiliyoruz ama bu vazgeçişin nedeni benim merak ettiğim. Böyle karıncalar gibi oradan oraya yığılmalar oluyor, ben bunu hem anlayamıyor, hem de şaşırıyorum. Çok iyi gözlem yaptığımı rahatlıkla yazabilirim, gözümden hiçbir şey kaçmamak zorunda zira. Nereye doğru gidiyoruz bilmek zorundayız. Bir garip takipçiler çıkıyor, balon gibi şişip, sönmeleri arasındaki süre kısa ve bu durum bana komik geliyor. İstikrarlı takipçi önemli. Sevgilerimle Evren :)

  11. Üç beş kişi de olsa birilerine ulaşabilmek, birilerine faydalı olabilmek çok güzel bir duygu. Biz blog yazarları da elbette birbirimizi okumaya, takip etmeye hata yeri geldiğinde eleştirilerde bulunmaya devam edeceğiz. Çünkü blog yazarlarının birbirinden beslendiğini, blog okuyarak zenginleştiğini düşünüyorum. Yeni okuyuculara ulaşmanın da birden çok yolu var. Belki bu anlamda daha profesyonel yardımlar alınması gerekiyor. Bunların neler olacağını da ayrıca masaya yatırmalıyız bir şekilde.

  12. İstisnalar elbette var, haklısın Semi. Gerçekten çok iyi ve kaliteli olup bunun doğal karşılığında büyük bir kitleyi de takipçi olarak sırtlananlar var. Ki doğal olan, olması gereken bu. Belki işin pazarlama, paylaşma, dağıtma noktasında bazı eksikliklerimiz var. Bunu da sorgulamamız gerek.

  13. Tam benim bugünlerde daha sık düşündüğüm konu ve vardığım sonuçlar olmuş söyledikleriniz. Hatta size yazıp fikir alışverişi yapmayı bile düşünmüştüm, bu yazıya sevindim. İçeriklerimi hazırlarken konular genellikle benim merak ve gündemim eksenli olsa da her okuyan tartışmasız doğru bilgiye ulaşsın ve keyifle de okusun istiyorum. Redakte etmeye özen gösteriyorum, bazen görsel seçimi bile epey zamanımı alıyor ama her aşamasını çok severek yapıyorum. İki yıla yakın bir zamanda düşük bir takipçi grubu oluştu ancak içten ve etkileşim gücü olan bir okur grubu olduğunu düşünüyorum ki önemli olan bu. Yalnızca Blogger tabanlı ve takip/yorum kıstaslı bir okur kitlesinin uzun ömürlü ve sinerji gücüne sahip olmayacağını düşünüyorum. İtiraf ediyorum binler, onbinler, yüzbinler isterim tabi.. Ama bunun üzerinde çalıştığımız Blogger ya da WordPress kaynaklı okur potansiyelinin çok ötesinde bir çeşitlilikte olması gerekli. Teknik bilgi eksiğimi tamamlayıp dünyaya seslenmek istiyorum, hedefimiz büyük olsun egoyla hareket etmedikten sonra büyük hedefler sadece ivme kazandırır diye düşünüyorum. Bu arada hep beni okusunlar gibi bencilce bir yaklaşım Google’da da barınmaz ama sanırım hepimizin dikkate aldığı genel kriterler var. Emek ve enerji barındıran blog yazılarını seviyorum. Selamlar..

  14. Düşündüğün doğru, rakamlara çok takılmamak lâzım. Takipçi sayısının içerik kalitesiyle zaten bir ilgisi yok. (istisnalar vardır mutlaka)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir