Neden blogumda ev sahibi olmak varken sosyal ağlarda kiracı olayım?

sosyal_medya

e-vren günlüğü’nün 2015’in ilk 11 ayı verilerinde Google aramalarla gelenler ilk sırada. İkinci sırada doğrudan blogun adresini yazıp gelenler var. Üçüncü sırada yönlendirmeler var ve sosyal medya, gönderdiği trafikte dördüncü sırada yer alıyor.

Bu soruya bloglara trafik çekme veya tanınırlığı artırma açısından bakarsak sosyal ağlar bloglar için bir avantaj.

Ancak sosyal ağlar blogların daha hantal bir sisteme sahip olduğu algısına yol açtı.

Blogunuzda yazdığınız bir yazının okunması için artık onlarca sosyal ağ hesabında paylaşımlar yapmakla mesai harcıyorsunuz hatta bunun için para da ödüyorsunuz. Önceden e-postayla duyuru harici bir yol yoktu. Sesinizi sadece blogunuz aracılığıyla duyuruyordunuz. Arkadaşlarınız ne yazdığınızı merak edip blogunuza doğrudan giriyordu. Şimdi eğer ki RSS aboneliği kültürüne sahip değilse çevrenizdekiler 3 gün sosyal ağlarda paylaşım yapmayın 4. gün sizi unutuyor.

Facebook ve Twitter ücretli içeriğe ağırlık vermeye başladı. Ne kadar takipçiniz olursa olsun bir paylaşımınızı yüzde 10’luk oranın ötesine gösteremiyorsunuz? Peki bu ömür boyu böyle mi sürecek? Ürettiğiniz her içerik daha çok okunsun diye hep para mı ödeyeceksiniz?

Blog, ev sahipliğidir; sosyal ağlar ise kiracılıktan başka bir şey değil. Blogunuzda yazılarınızı ücretsiz yazar ve yayımlarsınız. Ödediğiniz sadece alan adı (domain) ve barındırma (hosting) ücretidir. İsterseniz ücretsiz blog servislerini kullanırsınız.

Medium projesi blogların yeniden canlanmasını sağladı; insanlar yeniden blog yazmaya başladı. Google, blogspot’u ücretli hale çevirmedi ama Medium’un da ileride ücretli içerik dönemine başlamayacağının garantisini kim verebilir?

Bloglar, sosyal medyayı oluşturan ögelerin ilk örnekleri olabilir ama hiçbir zaman başlı başına sosyal medyanın kendisi olmadı çünkü tam anlamıyla profesyonel bir blogun kendisi medyadır; yazısıyla, görselleriyle, videosuyla hatta ses kaydıyla.

Blog, dijital medyayken sosyal medya dediğimiz şey en’lerin, daha’ların, ilk’lerin, fenomenlerin rekabet ettiği bir mecra. Siz hiç fenomen blog yazarı duydunuz mu?

Sadece okuyan adam blog inşa edebilir ama sosyal medya her eğitim seviyesinden insanın ortak inşası. Pasaporta vizeye gerek olmadan AB ülkelerinde gezmek gibi bir şey.

Bloglarda daha çok birey vardır; sosyal medyada markalar, ajanslar ve reklamlar. Big data, içerik bombardımanı, interaktif kurnazlıklar, viral videolar sosyal medyanın vazgeçilmezleri.

Cumhurbaşkanı veya başbakanın kendi kişisel blogları olduğunu düşünsenize. Veya mahalle muhtarınızın yaşadığınız muhitteki gelişmeleri gün gün blogunda paylaştığını… Türkiye’de de dünyada da liderler Twitter’dan görüş bildiriyor. Ama patronu olmadıkları bu sistem yerine kendi bloglarını açmayı düşünmüyorlar.

Velhasılıkelam; oturun oturduğunuz yerde. Sosyal ağların kalabalığına ve büyüsüne kapılıp bloglarınızı terk etmeyin. Onu eviniz gibi benimseyin, misafirlerinizi en iyi şekilde ağırlayın.

Bloglarla ilgili kısa bir bilgilendirme: Türkiye’de blog kavramı Türkçe içerikli makalelerde Mayıs 2005’ten itibaren kendini göstermeye başladı. Bu dönemde blog sözcüğü Türkçe makalelerde 65.400 kez yer aldı. Aradan bir yıl geçmeden Mart 2006’da bu sayı 3 milyonu geçti. 2006 yılı blogların Türkiye’de gelişmeye ve popüler olmaya başladığı dönemdir.

15 Comments

  1. Estağfirullah Evren abi , blog konusunda senin gibi daha deneyimli olan insanlar varken benim koordinatör olmam ayıp öyle bir göreve sen daha iyi yakışırsın abi :)

  2. Ne güzel anlatmışsın abi, sonuçta sosyal ağlar gelip geçiçi mecralardır benim için, yani bugün var yarın yok gibi ama blog, yani kişinin kendi bloğu gibisi varmı sosyal ağlardaki gibi karakter sınırlandırması yok istediğin kadar, istediğin her şeyi paylaşabiliyorsun, bir sınırlama yok üstelik ücretsiz :)

    Cumhurbaşkanının ve Başbakanın ülkemizde blog yazmaları bana göre çok zor değil aslında sanırım düşünemiyorlar veya zor geldiği için olabilir ama blog yazsalar kötü mü olur aksine harika olur. hem daha kalıcı olur.

    Kalemine sağlık Evren abi, son paragraftaki bilgiler içinde ayrıca teşekkür ederim.

  3. Blog Yazarları Çalıştayı’nda bu konuya da değinmiştim, oradaki konuşmalarımın bir düzenlemesi bu yazı Cem. Başlığın ilgi çekiciliği yazının içeriğinden kaynaklanıyor aslında ;) Farklı düşünenlerin çoğunlukta olduğunu sanmıyorum. Daha geçen gün bir arkadaşımın yıllardır fotoğraf blogu gibi kullandığı instagram hesabı, kullandığı yasaklı bir kelimeden dolayı geri dönüşümsüz silindi. Üstelik karşında durumu izah edecek bir muhatap da bulamıyorsun. En azından diğer yazılarını ve fotoğraflarını geri verseler değil mi?

  4. degisen zamana ayak uydurmaya calisirsan bir twitterin olur bir fark yaratmaksa istedigin blog.

  5. Cumhurbaşkanı veya başbakanın kendi kişisel blogları olduğunu düşünsenize. Veya mahalle muhtarınızın yaşadığınız muhitteki gelişmeleri gün gün blogunda paylaştığını… Türkiye’de de dünyada da liderler Twitter’dan görüş bildiriyor. Ama patronu olmadıkları bu sistem yerine kendi bloglarını açmayı düşünmüyorlar.

    Velhasılıkelam; oturun oturduğunuz yerde. Sosyal ağların kalabalığına ve büyüsüne kapılıp bloglarınızı terk etmeyin. Onu eviniz gibi benimseyin, misafirlerinizi en iyi şekilde ağırlayın.

    Iyi fikirmis.

  6. Dediğiniz gibi belirli kişilerinde blogu olsa paylaşım yapsalarda bizlerde faydalansak. Fakat blog yazmak emek ister. Emeğinize sağlık TEŞEKKÜRLER.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir