Sizin suflörünüz kim?

Ara Kafe - Beyoğlu, İstanbul

Ara Kafe – Beyoğlu, İstanbul

Hayatımda en etkili suflör, çoğumuzda olduğu gibi annem. Dikkat edin ‘en etkili’ diyorum; ‘annem her konuda bir suflör gibi hayatımda etkilidir’ demiyorum. Bu soru nereden çıktı? Son okuduğum kitaplardan Küçük Şeyler 2’de Üstün Dökmen “Suflörlü Yaşamlar’, ‘Tulumbacı Sendromu’ ve ‘Psikolojik Düğümler’ konularını ele alıyor.

Kültürümüzde büyüklere danışmak, onların önerilerini (hatta öğütlerini) dinlemek önemlidir; hayatımızda bazı önemli kararlarla ilgili görüşlerine değer verdiğimiz kişilerle istişarede bulunulması tavsiye edilir ki bunu ben de savunurum. Dökmen’in suflörlü yaşamlara dair verdiği örnekler çoğunlukla anne – babanın çocukları (ve karı – kocanın birbirleri) üzerindeki yönlendirici / baskıcı etkileriyle ilgili.

Çocukluk ve gençlik yıllarımda annemin bazı konulardaki sözlerinden, çıkışlarından anında etkilenen biriydim; kararlarımı hemen o yönde değiştirirdim. Yaş ilerledikçe ve aileden uzakta yalnız yaşamaya başlayınca çoğu durumda tek başına karar alma durumlarıyla karşı karşıya kalmanın da etkisiyle annemin suflörlük etkisi de azaldı. Yoksa, annemin her görüşünü önemsiyor ve hepsine saygı duyuyorum. Zaten ebeveynlerin evlatlarının iyiliğini istediklerinden hiçbir zaman şüphem yok; buna annem de dahil. Burada tam olarak neyin kastedildiğini ancak Üstün Dökmen’in Küçük Şeyler 2 kitabını okuyunca anlamak mümkün.

Küçük Şeyler 2’den neler öğrendim:

“Cümlelerinize ‘Ama’ ile başlamayın. Mazeretler mazur göstermez, yalnızca mahcup eder insanı.”

  • Oyuncağını arkadaşıyla paylaşmayan bir çocuk, buna zorlanmadan önce anne – bana kendini sorgulamalı. Örneğin evini veya arabasını ihtiyacı olan kişilerle paylaşıyor; devlete vergisini tam olarak ödüyor mu? Çocuğa da tek mal varlığı olan oyuncağını başkalarıyla paylaşıp paylaşmama konusunda baskı yapılmamalı; ona örnek olunmalı. 
  • A kişisi B kişisinin arkasından onun hakkında ileri geri konuşuyorsa bunu iyilik yaptığınızı zannederek B kişisine yetiştirmeyin. Bu, yere düşmüş okları dostlarınızın kalbine sokmaktan başka bir şey değildir. Öyle ki “Birisi arkamdan bir ok atmış; ok bana değmemiş yere düşmüş. Ama sen o oku yerden aldın, getirip benim kalbime soktun” durumu ortaya çıkıyor.
  • Ana hedefleriniz önce size ve sonra dünyaya uygun olmalı. Çünkü dünya, kendisine değer katmaya çalıştığınız takdirde size yardım eder. Bir şeyi yapmayı gerçekten istediğinizde bütün evren size yardımcı olacaktır. 
  • Bir şeyi sadece istemek yetmez; eğer öyle olursa bir dilenciden farkımız kalmaz. Ne istediğimizi bilir ve onu yürekten istersek hem hedefimize yaklaşır hem de dünyayı zenginleştiririz. Öyle ki

Nereye gittiğini gerçekten bilen insana dünya kenara çekilip yol verir.

  • Yapacaklarınız konusunda üşenmeyin ve yarına ertelemeyin. Eğer üşeniyorsanız bunun mutlaka bir sebebi olduğunu düşünerek bunun sebebini araştırın. Sebepleriyle tanışan insan aynı zamanda kendisiyle de tanışacaktır.
  • Sürekli kişisel gelişim kitapları okumak yerine bunlarla birlikte roman gibi edebi eserler de okuyun.
  • Tek başına terapi sayılmasa da kitap geliştirici ve  iyileştirici özelliğiyle terapötik bir etkiye sahiptir. 
  • Geçmişte sizi üzen anılarınız, yarım kalmış işleriniz kafanızı meşgul ettikçe zihinsel enerjiniz buna harcandığı için yorulacak ve yenik düşeceksinizdir. Kafanızdaki kötü anıların önünde durmak yerine önünden çekilin ve karşınızdaki kişinin sorumluluğunu almaktan da vazgeçin.

Bibliyografya: Küçük Şeyler 2, Üstün Dökmen, Remzi Kitabevi, 17. Basım

Evren’i Sosyal Ağlarda Takip E+

2 Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir