İnsan Hikâyecisi

‘Sana uzatacak başka elim yok’ dediğimde gerçekten yorulmuştum Egeli damarımdan. Almadan vermeye çalışmak, bir sevgi uğruna bir yüreğin peşinden koşmak, bir gönlü fethetmeye çalışmak, şaşırtmak, savaşmak sanırım en çok da zeytin ve incirle beslenen biz Egeliler’e has bir durum.

Hele ki ‘samimiyetsiz’ samimiyetin, yüzeysel ilişkinin, göstermelik alakanın zirve yaptığı İstanbul, bir Egeli için ikide bir duvara tosladığı bir şehirden başka bir şey değil. Olayı daha da vahim hale getiren ise İstanbul’da sizi duvara toslatanın yine bir Egeli’nin olması.

Sanırım ben tam bir ‘İnsan Hikayecisi’yim. Dokunduğum her hayattan ‘yazsam roman olur’ deyişini gerçek kılacak ne hikayeler çıkıyor, şaşırıyorum. Bu meselenin kökü Fatih’e dayanıyor; tam da Vatan Caddesinin o ara sokağına. O günün şartlarında bir Tadelle, bugün incir dönerine dönüşse de hisler, niyetler, arayışlar, ihtiyaçlar değişmiyor.

O gün bu gündür, kısa bir ziyaret borçluyum Fatih’in yattığı topraklara ve bir yüzleşmeye ihtiyaç duyuyorum. Birbirimizin hayatlarına bunca dokunma çabası ama öncesinde kilometrelerin metrelerce kısalıp yolların kesişmesi üzerine durup düşünmeli. Ama düşünmedik. Hayatımıza bir anda giren kişiye şaşırmadığımız gibi hayatımızdan bir anda çıkması karşısında dahi meraklanmadık. Düşünsenize, yaşadığımız ülkeyi bile henüz gezip görememişken evrende bir keşfe çıkma fırsatı bize sunuluyor ama dönüp bakmıyoruz bile.

Gerçekten, uzattığım elden başka uzatacak bir elim daha yoktu. İnsanları şaşırtmayı, onların dünyasını sarsmayı severken bunu, onları hakîkaten sevdiğim için yaptım. Kimi, uzattığım eli havada bırakırken kimi, kahraman olmayı seçti. En çok şaşırdığım ise onu bulduğum yeri terk edip huzur’dan ayrılıp giden zat oldu. Şimdi ben o mekanı sana bıraktım; döndün mü tekrar meraktayım.

Aşk’ın ne olduğunu sorsalar bütün bu yüreklere hissettiğim duyguları tarif ederdim. Çabam, bu fotoğrafı beraber çekmek, bu filmin senaryosunda birlikte kalem oynatmak, yol zaten inşa’ edilmiş; o yolda beraber yürümek.

Az önce sıcacık bir hikayesi olan kocaman bir dünyayı daha keşfe çıktım. ‘Sana baktıkça adeta ölüyorum’ dediğim yüzün ardındaki derinlikler karşısında bir telaşa ama garip bir şekilde bir şeyler üretme hevesine kapıldım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir