Evren Soyuçok'un kişisel blog sayfası. İlk Türkçe bloglardan evrengunlugu.net'te Evren'in yaşam deneyimlerine, okuduğu kitaplarla ilgili değerlendirmelerine ve hayatına dair birçok paylaşıma yer verilmektedir.
Her zaman bilgisayara girip blog yazmak mümkün olmuyor. Hızlı bir şekilde yazılı ve görsel hafıza tutmak instagram‘la kolay olacak gibi görünüyor. Ancak, diğer tüm sosyal ağlardaki paylaşımlarımı e-vren günlüğü blogumda topladığım gibi instagram’da paylaştıklarımın çoğuna burada da yer vermeye çalışacağım. Yukarıdaki fotoğraf da 23 Nisan 2012 tarihi itibariyle instagram’evreni’nden paylaştığım ilk kare oldu.
Filtre kahve sevgimi duymayan kalmadı galiba. Ben yine McDonald’s amcanın o çok sevdiğim filtre kahvesini içerken aslında İlknur‘un yeni aldığı HD video çeken yeni fotoğraf makinesine saçma sapan pozlar vermiştim ki bu paylaştığım en düzgünü oldu.
Sahi biz bu akşam niye bir araya gelmiştik, onca saat ne konuşmuştuk, Nisan ayında niye hâlâ uzun kolluydum, saçımı neden ilk defa bu kadar uzatmıştım ve onca göbek möbek bunca kilolanmıştım hiçbir fikir yürütemiyorum. Filtre kahve keyif halen kendi üretimimle devam ediyor. ;)
Sosyal Medyada çok fazla takipçiye sahip olmanın önemli olup olmadığı ile ilgili tartışmanın fitilini ilk ateşleyen blog yazarı Erdal Erdoğdu oldu. Sonrasında Türkiye’nin en çok okunan diğer blog yazarları arasındaki paslaşma, Sosyal Medya Popülerliği’yle ilgili tadından yenmeyen bir durum tespitini ortaya çıkardı.
Erdal’ın kafasına “Sosyal medya’da popüler olmak… sosyal medyada iyi bir itibar sahibi olduğunuzu gösterir mi?” sorusu takılıyor. Ona göre bu sorunun ilk etaptaki cevabı Evet olsa da Continue reading →
“Evren’in En Muhteşem Fotoğrafçıları” Unvanının Tadını Çıkarın!
Ben profesyonel bir fotoğrafçı değilim ama iyi fotoğraftan anlıyorum. Ben iyi bir yazarım, kelimelerle istediğimi yapabiliyorum. Bunu yaparken de fotoğrafa sözünü geçiren insanlara da hayranlık duyuyorum. Onlar çeksin, ben anlatayım; fotoğrafla edebiyat kaynaşsın. Ve fotoğraf’evreni içerisine dâhil olanlar, diledikleri gibi “Evren’in En Muhteşem Fotoğrafçıları” sloganının tadını çıkarsın.
—
İkinci ayında fotoğraf‘evreni projesi için kaleme aldığım yazının tamamı {burada}
En kolay şey bir insanın doğumunu yazmak, en uzunu ise ölümünü kaleme almak.
Ölüm, kimileri için kimi zaman zahmetli; kimileri için de çoğu zaman an’lık… Ancak ölümü yazmak, öleni yazmak çok daha fazla cümlelerle daha da kalabalık.
16 yıl önce Antalya Havalimanında gördüğüm gözlerin üç gün içinde tam da bugün kapanmıştı. Hiçbir şey söyleyemeden koca bir hasret üç günlük bir dört duvar arasına sıkıştırılmıştı. Ben, bir yeni lise öğrencisi olarak o günlerde hayat bizim için bir daha eskisi gibi olmayacak diye düşünmüştüm. Hayat, hiçbir zaman eskisi gibi olmadı; eski’den yana zaten pek de bir şey kalmadı. Düşmanlıklara dostluklar, acılara sevinçler, korkulara heyecanlar, dikenlere güller, bizlere yeni bizler eklene eklene koskoca 16 yıl geçti.
Bugün durduğum yerden sana baktığımda sendeki şairliğin zamanla bende ortaya çıkan yazarlığını, sendeki fotoğraf ve video merakının bendeki fotoğrafçılık yansımasını görmeye başlıyorum. Bir babanın genleriyle oğluna miras bıraktıklarından sonuncusunu da Yemek Yapma’ya yönelik duyduğum yeni heveste buluyorum. Bak bu sonuncusu seni güldürsün; bir gün senin gibi iyi yemek de yapabilmek için içten içe hazırlanıyorum ;)
Bugün İFOD (İzmir Fotoğraf Sanatı Derneği)’dan içeri ilk adımı attım. İFOD, benim için yıllardır bir hayaldi. Birkaç yıl önce İzmir’den aldığım ilk fotoğraf eğitimimin İFOD ile ilgili komik bir anısı da vardır. Zaten asıl ben o olaydan sonra İFOD’u tam olarak kafaya koymuştum ;) 4’ü teorik 1’i pratik olmak üzere 5 haftalık Dijital Fotoğraf Eğitimi için İFOD’un kapısını aşındıracağım.
İFOD öncesinde yine Asansör’ü ihmal etmeyip, ziyaret ettim. Ara sokaklarını, taş döşeli dar sokaklarını, uzun soluklu merdivenleri bu kez daha çok inceledim.