İçimdeki Depremler

Aydın-İzmir yolu üzerindeydim ve otoban istikametinde yürüyordum. Başımı kaldırıp sağıma baktığım an karşılaştığım yukarıdaki görüntüyle önce irkildim, sonrasında korku yerini şaşkınlığa bıraktı. İçimdeki depremlerden farkedemediğim bir deprem mi olmuştu Aydın’da?

Saat 10:30, Aydın, Bizzat Kendi Yatağım:

Tatilin havasına daha ilk günden girdim. Başımı yastıktan kadıramıyorum. Epeydir unutmuştum sabah programlarının sesiyle uyanmayı. Ses hangi kanaldan geliyordu, kimin sesiydi, hangi programa aitti hatırlamıyorum.

Saat 11:00 Aydın, Hüss’ün Kahvaltı Sofrası:

İçim dışım Cartoon Tv, D Çocuk ve bilumum çigi filmler oldu. TRT 1’de İnsanlık Aşkına Gazzesloganıyla bir yardım programı başlatılmış. Kahvaltı sonuna kadar onu seyrettim. Okan Karacan, Taksim’den Ziraat Bankası’nın mobil aracından canlı yayında. Türk vatandaşlarımızın hepsi gelerek bağış yapabilir diyor. Sonra bu cümle tuhafına gitmiş olmalı ki hemen ardından daha tuhaf bir cümle kuruyor: Irk, dil, din ayrımı yapmıyoruz, herkes gelip buradan Gazze için bağış yapabilir. Bugüne kadar televizyonlarda çeşitli vesilelerle yardım kampanyaları yapıldı ama sanırım ilk defa bütün Türkiye yardıma davet edilirken Türk, Kürt, Çerkes, Laz gibi ayrı ayrı bir göndermede bulunuldu.

Saat 16:00 Aydn, Atatürk Yürüyüş Parkuru:

MP3’ümün sol kulaklığından ses gelmez oldu. Bütün bir yolu sinirli bir şekilde tamamlamak üzereydim ki kulaklığı bir hışımla koparıp attım. Dün 12973 adım yürümüşüm; bugün 892. Ben yürüyüşe rahatlamak için çıkıyorum, gerilmek için değil ki…

Yukarıdaki fotoğrafa tekrar dönecek olursam:

İzmir yolu üzerinde sağda bir resmi kurumun lojmanları vardı. Yeşillikler içinde harika bir bahçesi vardı ve orada oturanların çok şanslı olduğunu düşünürdüm. Aylardır yolum o tarafa düşmemiş olacak ki bugün bu yıkıntıyı görünce çok şaşırdım. Etrafındaki bütün yapılar yıkılmış, bu bina şimdilik ayakta kalabilmişti. Düşündüm: Dozerler tarafından sistematik bir şekilde yıkılmaya çalışılan bu bina, Aydın’daki tek görüntüydü. Aydın’ın neresine gidersem gideyim karşıma böyle şok edici ikinci bir görüntü daha çıkmaz. Oysa 1999 Adapazarı depremini bizzat yaşayanlar, her yerde bundan daha fecilerini gördüler, hatta yıkıntıların içinden çıktılar. Neler hissettiler? Filistindeki insanlar, depremle değil insan denilemeyecek yaratıkların saldırısıyla yıkık dökük binaların arasında, altında kaldılar. Onlar için her yer yukarıdaki fotoğrafın çok daha kötüsüyle dolu. Üstelik içleri can vermiş bedenlerle dolu…

Saat tekrar 11:00, Hüss’ün kahvaltı sofrasında TRT 1 hala açık.

Gazze‘den canlı yayın yapılıyor. Sunucunun arkasında, yukarıdaki fotoğrafın çok daha korkunçları duruyor. Yanında ise ufak bir erkek çocuğu. Anne-babasını kaybetmiş 7 kardeşten bir tanesi. Yüzü gözü yara içinde, sargılarla dolu. Bizim sunucumuz diyor ki: İsrail, savaş suçu sayılan fosforlu bombalar kullandı; bu çocuk o bombalar yüzünden bu hale geldi. Diğer bombalar, kurşunlar, topyekün silahlar savaş suçu değil mi? İnsanlık ayıbı değil mi? Taksim’de canlı bağlantı: Ziraat bankasının mobil aracı. Hemen yanında Kimse Yok mu derneğinin afişi. Yardımlarınızı Gazze’ye götürüyoruz diye yazmışlar. TRT, Kızılay‘ı stüdyoda ağırlarken Taksim’den yaptığı canlı bağlantıda ilginç bir şekilde Cansuyu afişine odaklanıyor. Suçluluğu ispatlanmadıkça herkes masumdurilkesi aklıma gelirken; Deniz Feneri‘nin bir kağıt gibi buruşturulup kenara atıldığını düşündüm. Başındaki birkaç kişi yolsuzluk yaptı ya da yapmadı ama koca bir kurum yardıma devam etme noktasında zayıflatılmamalıydı.

Saat 00.00 Aydın, e-vren bilgisayarının başı:

Dünyanın bütün yükünü çeken Türkiye, Gazze’ye farklı kanallardan, farklı kampanyalarla yardım topluyor. Gazze şehrini yeniden inşa etmek bile var, söz konusu projelerin arasında. Allah gücümüze güç katsın ama İsrail’in yapılanı yeniden yıkmayacağı garantisini kim verecek. Sorunu kökten çözmek dururken, düşmanın önüne “bombalanacak yeni hedefler” sunmak ne kadar akıllıca.

3 Comments

  1. İsrail; bir zamanlar Hitler’in nazi almanyasında yahudilere yaptıklarını unuttu mu? Daha da önemlisi bu unutulabilen bir şey mi ki şimdi aynı İsrail aynı şeyi başkalarına yapıyor? “İntikam dürtülerini mi yoksa egolarını mı bastırmaya çalışıyorlar?” diye soruyor insan. Yıkılan binalar yeniden yapılır, yıkıntılardan yeni bir Gazze inşa edilir ama ya annesiz ve babasız kalan çocukların, herşeylerini kaybeden insanların ruhundaki yıkıntılar yapılandıralabilir mi? Yıllar sonra da o çocuklar gördükleri her yahudiye “ailelerinin katili” gözüyle bakacaklar ve belki de bu defa onlar yahudileri öldürecek. Ve bu kısır döngü böyle devam edecek. Birileri “DUR!” diyene ya da İsrail kendilerine yapılanları hatırlayıp da yaptıklarından pişman olana ve vazgeçene kadar… Tabi bu gerçekleşebilirse…

  2. farklı bir deperm yorumunun uzerine, bugun aydında 3,9 sıddetınde dogal bır deprem meydana gelmıs, gecmıs olsun

  3. Bataklık kurutulmadıkça sinek kesilmez der Annem her zaman. İsrailsoyu o kanı taşıdıkça, her gelen nesil bu düşmanlıkla, nefretle beslendikçe ve herkez kollarını kavuşturmuş sadece seyirci halinde baktıkça yeniden yapılanmanın faydası olacağını düşünmek hangi mantığın ürünüdür aklım almıyor. Yine mi kişisel oynuyoruz? Yine mi hepbana rabbena durumları?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir