Öyle Başımı Alır Giderim

]fh[ fotoğrafhikayeleri {Ekim}

Ben bazen çekip giderim. Minnetim yoktur kimseye; bazen öyle başımı alır giderim.

Benim hayallerimin büyük havuzlu köşkleri vardı. O köşklerde gül fidanlarını budayan babam, zeytin ağacının gölgesinde torunlarına kazak ören annem vardı. Tozu dumana katıp büyüyen ağabeyimle, dünyanın en güzel gelini olmayı hayal eden ablam vardı. Hayallerimin büyük havuzlu köşklerinde hayat vardı, neşe vardı, güzel hayaller vardı.

Zaman dedi: Durma! Gençlik dedi: Bir daha gelmeyeceksin bu dünyaya! Anam babam yalvardı: Aklını başına topla! Büyük köşkler dar geldi, babamın gül dikenleri yüreğime, annemim eski zaman hanımefendiliği deli gönlüme battı.

“Hayat benim değil mi?” dedim. “Yoldan çıkar giderim!”

“Hayat da senin, yol da…” dedi ağabeyim. “Ama anca kendi yolundan gidersen…” diye ekledi ablam. “Başkasının yolu, yol değildir!”

Ne o köşk var bugün ne de babamın mis kokulu gülleri. Gölgesini toplayıp giden zeytin ağacıyla toprağa karışmış anam. Ablam savrulmuş başka bir hayatta, ağabeyim kaybolmuş kadınların bedenlerinde. Oysa ben, bazen çekip giderdim hayallerime, saklanır sığınırdım o güzel günlere.

Şimdi ben yapayalnız yol alırım bu yolda. İster kimsesiz desin, ister evsiz barksız hatta berduş desin ardımdan o büyük havuzlu köşklerim. Minnetim yoktur geçmişime. Ben çekip giderim, öyle başımı alır giderim!

– – – –
Fotoğrafın Hikayesi: Fırat’la 10.10.2008 tarihinde Aydın’da yaptığımız fotoğraf çekimlerinden eve dönüp akşam yemeğini yerken “ben bazen çekip giderim” dedim kendi kendime. Hemen not alırken ikinci cümle beraberinde dudaklarımdan döküldü: “Bazen öyle başımı alır giderim.” Sonra gündüz ki çekimlerde ortaya çıkan bu karenin o cümlelere çok uygun olduğunu düşünüp, yazıyı tamamlayıp bu ayki fotoğraf hikayelerinde kullanmaya karar verdim. Yazarken de okurken de birebir yaşadım sanki olayları.

Zehra Ebemin Çantasındaki Hürriyet Küpürleri

Çaysız yapamam. Ben de! Ama öyle böyle değil, ince belliymiş, kupadaymış fark etmez, çay olsun yeterki. Aynen ben de! Kitap okuyunca her şeyi unutuyorum. Ben de! Çantamda mutlaka kitap bulundururum, yolculukta filan okumadan edemem. Ya ben de! Gazetelerin köşe yazarlarının yazılarındaki önemli yerleri çizer, saklarım. Ben de! Sarışın kızları beğeniyorum. Hadi ya.. Bense esmerlerden hoşlanıyorum :)

Evren’in göbeğini senin kestiğin nasıl belli dedi Safiye Sultan, 27 yıllık ebem Zehra teyzeme :) Benim doğumumu annemin sağlık kolejinden sınıf arkadaşı, meslektaşı, dostu Zehra teyzem yaptırmış. {Bu cümleyi nasıl kuracağımı bilemedim. Sanki doğumu yapan benmişim gibi de bir anlam veriyor :) }

Hürriyet gazetesinin beğendiği köşe yazarlarının küpürleri çantasında. “Benim hitabet yanım eksik, anlatamıyorum en iyisi çıkarıp okuyayım” dedi Zehra ebem :) Ve çıkarıp okudu Ahmet Turan‘dan Yılmaz Özdil‘den bazı yazıları. Emin Çölaşan‘ı kovduktan sonra Hürriyet’i bir süre almamış, protesto etmiş. Başka gazeteleri de okudum ama Hürriyet’e alışmışız bir kere. Hem oradaki köşe yazarlarını daha çok seviyorum dedi. Tekrar alıp okumaya devam etmiş Hürriyet gazetesini.

Banu AVAR‘dan, onun TRT‘den kovuluşundan, kitaplarından vs bol bol konuştuk. Banu Aavar’ın bir kitabını verdim kendisine. {İnşallah en geç 1 hafta içinde geri alırım} Çünkü bu kitap gitti mi gelmek bilmiyor nedense :P

Bugün bir kere daha anladımki, bizim insanımız internetten hala korkuyor. Eğitim seviyesi, kültürel donanımı bile fark yaratmıyor bu bakış açısında. Gerçi yazılarımı kopyalayıp kendi blogunda yayınlayanları, fotoğraflarımı arkadaşlık sitelerinde kendisiymiş gibi kullananları, hatta benim fotoğrafımla, benim soyadımla facebook’ta Enes Soyuçok adıyla profil açanı bile görmüşken internet dünyasından korkanlara hak vermiyor da değilim :) Aslında 4 yıllık blog serüvenim boyunca karşılaştığım bütün bu kopyala yapıştır hırsızlıklarına ve sahtekarlıklara karşı açacağım maddi-manevi tazminat davalarından kazanacağım paralarla epey zengin olabilirdim.

Amerika’nın Lüks Otel Gemisinde Aydınlı Bir Genç

Şimdi size bence çok başarılı bir gençten bahsetmek istiyorum. Üstelik Aydınlı. e-vren günlüğü’nü Aydın’a geldiği birgün keşfedip takibe başlayan; o gün bu gündür saygıda kusur etmeyen, alakada eksiksiz davranan sevgili Uğur :) O, bana gösterdi ki bir yerlerde birilerinin “oğlu” olurken, birilerinin de abisi olmuşum :)

1987 Aydın doğumlu Uğur CANDAŞ‘ı e-vren günlüğü’ne not düşmemin sebebi Continue reading →

Koçarlı’nın Dağ Köyleri

e-vren’in Objektifinden, Fırat modelliğinde 3 farklı konuda hazırladığım 10 Ekim 2008 tarihli çalışmayı nihayet evrengunlugu/flickr‘da paylaştım. “Portre“, zaten modelin akıllı uslu ve estetik karelerinden oluşuyor :) “Detay” ise belli bir yerini kullanmak istediğim, kareye almayı düşünmediğim yerleri ayrı bir çalışmayla öne çıkardığım karelerden oluşuyor. Model, o pozu verirken aslında Continue reading →

Fotoğraf Dolu Bir Hafta Sonu

Gelenek bozulmadı, Başak Ölmez de kendine ait tarzıyla diğer 28 MisAfiR KaLeM gibi e-vren dünyasındaki yerini aldı. İlk defa denenilen bir türle hem hikayesinin isim babalığını bana hem de sonunu okuyuculara bırakarak e-vren günlüğü’ne yakışır sıra dışalığa katkıda bulunmuş oldu. Sevgili Başak’a teklifimi kabul ettiği ve bu e-yaşam yolculuğunun ayrılmaz bir parçası olduğu için teşekkür ediyorum. Şimdi Kasım’daki 30. MisAfiR KaLeM için geri sayım başladı.

e-vren günlüğü’nü yeni MisAfiR KaLeM’e emanet etmişken, Cuma günü Aydın sokaklarındaydım ve Continue reading →

HİKAYENİN ÖBÜR YÜZÜ

{Ekim ’08 MisAfiR KaLeM Yazısıdır}

Genç kadın keskin bir virajın eşiğindeydi. Birkaç saniye önce radyodan gelen müziğin sesine kendisini kaptırmış öylesine yola bakarken, artık hayatının son anlarını yaşadığını anladı. Gözlerinin önünden hayatı geçmeye başladı, film şeridi pek iç açıcı değildi. Bu güne kadar yaşadıklarına bakılırsa onun için bir cezaydı geçmişiyle hesaplaşmak. Ellerini yüzüne kavuşturmuş artık bitti diye çığlık aterken… Ellerini yüzünden çektiğinde bedenindeki inanılmaz acıları hissediyordu artık. Kazadan sağ ama sağlıksız bir şekilde kurtulduğu için isyan eder bir hali vardı.

Hava sıcak, güneş tam tepesindeydi sanırım öğlen olmuş dedi sessizce… Ne kadar Continue reading →

TERS YÜZ

Ters yüz et beni hayat. Çelişkilerinle kimliğime yeni kimlikler kat. Tercihlerim kendimden yana olsun; evren, kendi evreninde kaybolsun.

Beni hırpala, arsızca davran bana, dünyamı alt üst et hayat. Tek dostum, en büyük düşmanım, biricik aşkım, sınırsız şeytanım ol. Bundan böyle karşı konulmaz efendim ol! Nefsim emrinde, bedenim ellerinde, ruhum hizmetinde ey hayat!

Sen beni ters yüz et hayat. Allak bullak olayım, çivisi çıkmış bu dünyaya inat!

facebook’evreni ] facebook sayfası ] twitter’evreni RSS abonelik