Reklamın iyisi kötüsü olmazmış, bu konuya değinmesem mi acaba :) Bir yıl boyunca “umurumda değil, ben öğretmen olmayacağım ki, KPSS de ne, yeniliyor mu içiliyor mu?” havalarında dolandım durdum. Uzatılan mikrofon ve objektiflere KPSS’yi takmayan ifadelerle sataştım durdum. Aslında bu yazıyı da yazmayacaktım, KPSS’nin şöhretine şöhret katmayacaktım ama…
Ben bu sınavın ağzının payını verdim ey millet. İyi ki çalışmamışım. Sorular sanki bir öğretmen adayından ne istediği konusunda kendi aralarında çelişiyorlardı :) Ya da yaz günü canı dondurma, patlamış mısır çeken, öğlenleri 20 dakika uyumaya alışkın biri olarak -hele ki öğleden sonraki eğitim bilimleri- sorularıyla pek bütünleşemedim :) Haydi ben Edebiyat mezunuyum, Türkçe soruları bana göre. Fizik, Kimya, Biyoloji öğretmeni olacaklara yazık değil mi? Onlara kalkıp resmi dili Türkçe olan eski Türk Devletlerini soruyorsunuz :)
Artık kimseden “sınava hazırlanıyor musun, konuları bitirdin mi, söyle bakayım pekiştirme neydi?“ tarzı KPSS içerikli sorular işitmeyeceğim ya, en çok buna seviniyorum. İlk işim de binbir yazım hatasıyla dolu Yargı Yayınlarının kitaplarından kurtulmak olacak (-tı, kurtuldum bile!) Bunca yazıdan çıkan asıl önemli sonuç: Öğretmen olmuyorum ;)