Bir Turuncu Aşk Masalı – İstanbul

Açılalı aylar oldu ama ben ilk kez 19 Mayıs’ta Marmaray‘a binip Kazlıçeşme’den Üsküdar’a geçtim. Açıkçası kapsüle benzeyen çok teknolojik bir araçla denizin metrelerce altından geçeceğimi hayal ediyordum ama Marmaray, bildiğin metroymuş ;) Ben de hevesimi birkaç yıla hizmete gireceği söylenen Havaray’a erteledim.

Marmaray’ı ilk kez kullanmama Ziya ve Deniz vesile oldular. Ağva tatili dönüşü İstanbul’a uğrayan ‘Bir Turuncu Aşk Masalı’nın kahraman çifti, onlara eşlik eden Kemal ile Özgül ve bize Üsküdar tarafı için rehberlik edecek Sehel’le Marmaray’ın Üsküdar çıkışında buluştuk. (İstanbul’da olmama rağmen Beylikdüzü’nden Üsküdar’a bizim çocuklardan önce varamadım; böyle de garip bir durum yaşadım.)

Gençlerin akşam uçakları olduğu için kısıtlı zamanda Anadolu tarafından ayrılmamak daha doğru olacaktı ve karşı yakayı neredeyse hiç bilmediğim için Sehel’den yardım istedim; o da bizi ilk olarak Fethi Paşa Korusu‘na götürdü. Yemek yemek için sıra beklememiz gerekiyordu; görevli önümüzde 10 ailenin beklediğini söyleyince bizimkiler bu duruma haklı olarak biraz şaşırdılar. (Ama ben İstanbul’da her istediğin şeyin her an olmayacağı gerçeğine alışmaya başlamışım; onu fark ettim.)

kız kulesi

Kız Kulesi‘ni uzun bir aradan sonra bu kadar yakından görmek beni çok etkiledi. Fazla vaktimiz olsaydı orada oturup Kız Kulesi manzarasında keyif yapmak vardı ama malum İstanbul her zaman koşuşturmaların şehri.

Haydarpaşa Tren Garı

Mekân olarak son durağımız Haydarpaşa Garı‘ydı. Vapurla geçerken karşıdan gördüğüm Haydarpaşa’nın içine girmek, Türk filmlerine ve dizilere ev sahipliği yapmış merdivenlerine oturmak, duvarlarına dokunmak inanılmaz bir duyguydu. Son dönemde İstanbul’da beni en çok etkileyen mekan oldu Haydarpaşa. Öylesine terk edilmiş, öylesine mahzun ama bir o kadar da misavirperverdi ki… Çok görkemliydi ve çok cömertti!

Beraber geçirdiğimiz 5-6 saatlik vakit hızla tükenince ayrılık vakti gelip çattı; o kadar garip ki vedalaştığımız nokta Ayrılık Çeşme oldu. Herkes arabaya binip havalimanına doğru yol alırken arkalarında tek başıma öylece kalakaldım. Marmaray’la Kazlıçeşme’ye dönerken bir an İstanbul’un benim için yeni baştan başladığını hissettim. İnsanın sevdiklerinden hele ki kardeşinden ayrılması çok tuhaf.

Bu arada İstanbul’da gezilip görülecek yerler Avrupa’da daha çokmuş gibi geldi bana; belki de bu taraftaki yerleri daha çok bildiğim içindir. Bir de şu sonunca vardım ki aynı gün iki kıta arasında mekik dokumak yerine her iki yakaya 1’er ya da 2’şer gün ayırmak en sağlıklı gezi planı olabilir.

Gecikmeli yayımlayabildiğim bu yazıyı ‘Bir Turuncu Aşk Masalı’nın iki kahramanına küçük bir sürpriz olsun diye kısa bir videoblogla tamamlamak istedim. Bu blogun sürekli takipçileri Ziya ve Deniz’in fotoğraflarına aşinadır. İstanbul ziyaretleri sırasında çektiğim fotoğraflarından birkaçını önümüzdeki aylarda flickrevreni koleksiyonumdan paylaşacağım.


Bir Turuncu Aşk Masalı – İstanbul paylaşan: evrengunlugu

+ Sosyal Ağlarda Takip Et