Kendisini “ağır bir yazılımcı” olarak tanımlayan Emre Erkan, 2003 yılından bu yana bloğu karalamalar.net‘te yazan, aynı zamanda oğlu için de blog açıp güncel tutmaya çalışan bir blog yazarı. 2008 yılında dahil olduğu WordPress Türkiye bünyesinde de gönüllü çalışmalarda bulunuyor. Son yıllarda kişisel bloğunu çok sık güncellemese de kapatmayıp bugüne kadar canlı kalmasını sağlaması ve YouTube yayında da anlattığı üzere her malzemeden adeta bir blog projesi çıkarması, onun “İlk Türkçe Bloglar” listesinin ilk sırasında yer almayı ne kadar hak ettiğini gösteriyor. Bütün bunlara rağmen de çok sık yazmadığı için kendisini “blog yazarı” olarak görmediğini söylüyor. Emre’yle 30 Ekim 2017 tarihinde yaptığımız YouTube canlı yayınının özetini yukarıdan, tamamını yazının en altından seyredebilir; sohbetimizden çıkardığım notları da aşağıdan okuyabilirsiniz.
Emre’nin bloğu ve blog yazarlığına dair söylediklerinden aldığım bazı notlar şu şekilde:
- Blog yazarlığının farkında olmadan blog yazmışız, (yıllar önce) bu şekilde başlamışız. İlk yazılarıma bakıyorum inanılmaz
kişisel şeyler var. - 2003 yılında kendi alt yapımda yazmaya başladım ama WordPress’e geçtiğimde blog yazdığımın farkına vardım.
- Paylaşılacak şey hiçbir zaman bitmez. İnandığım mottolardan biri “bilgi paylaştıkça büyür” mottosu ve dolayısıyla paylaşılacak bir şeylerin hep olacağına inanıyorum.
- Karalamalar.net benim tek bloğum değil daha farklı formatlarda yazdığım yerler de var. Mesela oğlum için açtığım blog var. Şirketin bloğuyla uğraşıyorum.
- Anlatmayı seviyorum; (blog yazmak) hiç bitmeyecek, yazmaya devam edeceğim.
- Blog, dediğimiz şey tam olarak bu: Ortaya kişisel bir şeyler. Alabildiğine kişisel çünkü seni anlatan bir şey blog.
- Blogların en hit olduğu dönemlerde blog yazarları kapılıyordu. Bir dönem imtiyaz sahibi blog yazarları oluşmuştu. Arada bana da bir şeyler geliyordu; “Benim de bloğumu görüyorlarmış.” diye seviniyordum çünkü kendi yağında kavrulan biriydim. Yazıyorum ama birileri okuyor mu okumuyor mu bilmiyordum.
- Yazılarımı arama motorlarında daha çok bulunsun, herkes beni bulsun bloğuma gelsin diye yazmadım. Bloğun benim kişisel bir bahçem olduğunu düşünerek kendi bahçemde (SEO) testlerimi yapıyordum. Son birkaç yazıma bakarsan eskilere nazaran üslup değil ama daha farklı bir yapıyla karşılaşırsın.
- Bir şeyler anlatmaya, öğrendiğim bir şeyi öğretmeye çalışan bir kişinin üslubu ile yazıyorum.
- Aslında blog yazarlarının herhangi bir şeyi yanlış yaptığını, blogların popülerliğinin eskiye nazaran daha da azaldığını düşünmüyorum ama tüketim alışkanlıklarımız değişti. Daha kısa, daha öz, daha görsel tüketim oldu. Blog dediğimiz şey, bir Twitter paylaşımına göre çok uzun.
- Blog yazan kişilerin hâlâ okunduğunu düşünüyorum. En azından kendi adıma konuşayım ben takip ediyorum. Çok sevdiğim bloglar var. Başka birinin kişisel deneyimlerini okuyorsun. O dünyanın içine giriyorsun, onun gözleriyle görüyorsun bir yerde. Bir de edebiyatı, anlatımı biraz kuvvetliyse, biraz görsellerle süslediyse, gözünde onu canlandırabileceğin seviyeye getiriyorsa eğer onu okuma keyfi bambaşka oluyor.
- Yorum kısmı önemli aslında. Ne kadar okunduğunun metriğini ancak o şekilde takip edebilirsin. Blog yazarı için daha önemli yorum almak. Yorum dediğimiz mevzu artık evrimleşti başka bir şekilde gerçekleşiyor. Twitter’da mention diye geçiyor. Instagram’da bir fotoğrafın altına yorum olarak dönmeye başladı bu olay. Oturuyorsun çaba sarf ediyorsun, saatlerini veriyorsun, araştırma yapıyorsun, bir yazı ortaya çıkartıyorsun, belki birileri okuyor ama hiçbir şekilde yorum
almıyorsun, Bir tartışma devam etmiyor. Çünkü insanlar yorum yapmıyorlar. Hani keşke yapsalar da bir tartışma olsa da onun üzerinden bir yere varabilsek. - Eğer hâlâ yazıyorsam tamamen kişisel motivasyonla devam ettirdiğim içindir.
Bu sohbetten çıkarımlarım:
- Kurumsal bloglar, blogdan çok haber sitesi içeriğine sahip.
- Asıl mesele blog yazarı olmayan internet kullanıcılarını bloğa çekebilmek.
- Blogların okunurluğu, tanınırlığı, blog sayısı artıyor mu onu bilemiyoruz. İşte o noktada çözemediğimiz bir sıkıntı var.
- Asıl farkındalığı yaratan ya da okunduğunu hissettiren şey Google istatistiklerinden çok yapılan yorumlar. Aslında bizi motive edecek, ön plana çıkartacak olan asıl mevzu bu. Yorum kültürünün gelişmesi çok önemli.
- Bloglar, diğer sosyal ağlarla kıyaslandığında ilk çıktığı yıllardan bu yana yoluna düzgün bir şekilde devam ediyor.
- Çok uzun yıllardır yazan ve bloğunu kapatmayıp güncel tutan blog yazarlarından her gün yazı yazmasını artık beklememeli. Ama yeni blog yazarlarının çok uzun aralıklarla bloglarnı güncellememe gibi bir durumları söz konusu olamaz.
En çok buralardayım: Instagram | Facebook | Twitter | YouTube
Görüşlerinde haklısın Ali, katkın için çok teşekkürler.
Bloglara olan ilgi azaldı yada azalmadı bu konuda net bir şey söyleyemem ama şunu söyleyebilirim ki yeni açılan blogların ayakta kalması gittikçe zorlaşıyor. Bir çok site açılıyor çoğu içerik çalarak bir yerlere gelmeye çalışıyor ve tabii ki başarılı olamadan kapanıyor. Bunun yanında yine siteyi açıp hiç umursamayanlar oluyor bunların yanında ise olan gerçekten iyi içerik üretmeye çalışan yeni blog yazarlarına oluyor. Bu kargaşada bir bakıyorlar ki yok olmaya yanaşmışlar. Bazen oturup acaba bende blogumun fişini çekmek zorunda kalır mıyım diye düşünmüyor değilim.
Biraz da uzun olacak ama bu sohbeti izledikten sonra oturup kendi kendime bir istatistik çıkardım ve bunun sonucunda gerçek anlamda “blog” yazısı yazdığmda (kendimle alakalı, günlük yaşantımla alakalı vb) 100-200 defa okunurken gündem (özellikle bu aralar Bitcoin) ile ilgili yazılarım 500-600 defa okunuyor. Hatta ubuntu 17.10 incelemesi adlı yazım daha 1 ay bile olmadan 1000’e yakın görüntüleme alarak sitemin en çok okunan 5. yazısı oldu. Sitemin ilk yazısı olan ve gerçekten en az önemseyerek yazdığım yazılardan biri olan “cs go nasıl konuşulur ?” adlı yazım inanılmaz bir şekilde yükseldi cs go ve konuşma geçen tüm aramalarda Google’de birinci sayfa da yerini aldı ve toplamda (an itibari ile) 29.492 kez okunarak en çok okunan yazım oldu ve ondan sonra gelen yazıma bile 4 kata yakın fark attı. Fakat büyük umutlarla yazdığım, günlerce düşündüğüm sitem 1 yaşında adlı yazım sadece 220 kere okundu :/
Kısaca bir özet geçmek istersem bilgi veren, teknoloji, haber, gezi vb konularda yazan bloglar iseniz şansınız var fakat gerçek anlamda ben kendimden bahsedeğim hayatımı yazacağım derseniz maalesef şansınız çok az. Bunun de en büyük nedeni tabii ki vlog kanalları. İnsanlar artık kulaklığını takıp dinlemek varken sayfalarca yazılmış yazıları okumak istemiyorlar. Eee insan da ne kadar dirense de okunmayan bir şey yazmak istemiyor ve blog yazarlığından yavaş yavaş uzaklaşmak zorunda kalıyor.
Bayağı güzel şeyler söylemişim ben ya. 😂
Amin Ece ablacım, çok teşekkür ederim. İnşallah benzer keyifli sohbetleri çalıştayda da yaparız.
Sohbet çok güzeldi Evren oğlum. Araya giren evlat da çok tatlıydı Allah ailesine bağışlasın. İkinize de sevgilerimle oğlum.