internet günlüğü 2017/22

İnternet günlüklerinin yılın 22. haftasına ait bölümünü hazırlamakta da yayımlamakta da epey geciktim. Geçen hafta bloglarda yazılan, faydalı olduğunu düşündüğüm ve sizin de okumaktan keyif alacağınıza inandığım 13 yazıya yer verdiğim internet günlüğü’nün YouTube ayağında seslendirilmeye uygun 6 yazıyı paylaştım. Bazı blogların ilk defa yer aldığı internet günlüğü’nün bu haftaki videosundaki fonda metrobüste giderken cep telefonumdan oluşturmaya çalıştığım bir parçayı kullanmak istedim. Daha da iyi içerikler üretilmesini sağlayabilmek ve ortak Türkçe blog kültürüne katkıda bulunmak ümidiyle hazırlanan internet günlüklerinin yeni bölümündeki içerikleri keyifle okumanız / dinlemeniz dileğiyle.

(…) Blogda yazı yazarken yaptığınız beyin fırtınaları, yazmaya çalışırken uyduğunuz imla kuralları sizi belirli bir düzeye getirecek ve ileride başlangıç seviyenize baktığınızda, yol kat ettiğinizi görebileceksiniz. Blogu referans alarak, öz geçmişinizi ilgili kişilere gösterebilecek ve hakkınızda fikir sahibi olmalarını sağlayabileceksiniz.

Blog açarak, çevrenizde iletişim halinde olduğunuz insanlara isminizi duyurabilirsiniz. İsminiz güvenirliğiniz anlamına gelip, sizi bir marka haline dönüştürebilir. Kişisel marka oluşturup kitlenizi genişletebilirsiniz.

Blog açtığınızda kitlenize bir ilham kaynağı olabilmeniz mümkündür. Belirli bir bilgi birikimine sahip olduğunuz için başka insanların ihtiyacı olan bilgileri bloglarınızda bulundurarak insanların bu bilgiler eşliğinde yeni bir fikir ortaya çıkarmasına yardımcı olabilirsiniz. Blogdaki bu bilgileri ihtiyaç sahiplerine ulaştırıp, sizi takip eden insanların hayatlarında yenilikler oluşturabilirsiniz.

…sosyal medya hesapları sayesinde felsefesi ve öğretileri epeyce paylaşılan Mevlana’nın ünlü cümlesinde de belirttiği, göründüğün gibi olma ya da olduğun gibi görünme hali, herkesin günlük hayatında karşısındakinden bir numaralı beklentisiyken “paylaş” anında ne oluyorsa pek de yürümeyen bir felsefe.

Kimseler bu zamanlarda yataktan kalktıkları anki ruhla bedenin buluşmamış halini ya da sohbetin en koyusuna rastlayan, tabakların ve bardakların masada birbirine geçmiş, makyajların dağılmış, alınların parlamış anını sabitleme ve birilerine gösterme ihtiyacı duymuyor. Aksine bu gibi pozlar parmakların hızlı hareketleriyle rulolardan acil olarak temizleniyor.

(…) Hayatın, teknolojinin de yardımıyla aldığı hız ve ivmesini yakalamak, bir çeşit ölümsüzlük ve bu pazarlama arenasında ben de varım telaşı. Elbette pazarlama ve reklam, bunca rengin, ışığın ve efektin güdümündeyken insanoğlunun neysem oyum, içim dışım bir halini koruyabilmesi zorlu bir savaş olacak gibi. Zira öyle bir dünyada yaşıyoruz ki; fotoğrafını çekmediğimiz her şey, neredeyse hiç yaşanmamış gibi.

Sosyal medya sayesinde insanlar bürokrasinin tüm varlığına rağmen birbirlerine yardım edip, sorularla etkileşim kurabiliyor. Bu bakımdan sosyal medya resmi olmayan eğitim yollarından da bir tanesidir. Sosyal medya iletişimi kelimeler, görseller, ses dosyaları yolu ile sağlanıyor. İnsanlar hikâyelerini ve tecrübelerini bu mecralarda farklı formlarda paylaşıyorlar.

Sosyal medya aynı zamanda “Kullanıcıların Ürettiği İçerik” ve “Müşterilerin Ürettiği Medya” kavramlarını da ortaya çıkardı ve bu yapısıyla da ticari alandaki değerini kazandı. “İçerik kraldır, içerik pazarlaması” kavramları sosyal medyanın ilk mihenk taşı olarak düşünülebilir.

(…) Sosyal medyanın önemini sosyal ağlarla ve yaşanan devrimlerle örneklendirmek mümkün. Milyonlarca kişinin iletişim kurduğu bir ortamın göz ardı edilmesi, önemsiz olduğunun düşünülmesi pek mümkün değildir. Sosyal medya toplumun kendini doğrudan hiçbir üçüncü kişiliğe gerek kalmadan özgürce ifade etme şeklidir. Her birey kendi medyasının patronu olmuştur ve olabilmektedir.

Wikipedia’da yanlış veya güdümlü bilgiler yer almıyor mudur? Muhakkak alıyordur. Ben bunların zaman içerisinde ortak akıl ile ayıklandığına ve de doğrusu ile değiştiğine inanmak istiyorum. Wiki altyapısı Wikipedia’yı her zaman gelişen bir platform yapıyor, Wikipedia hiçbir zaman bitmiş bir ürün olmayacak.

Wikipedia’yı beğenebiliriz, beğenmeyebiliriz, doğru ya da yanlış bulabiliriz. Ama ne olduğunu ve ne olmaya çalıştığını anlamamızda fayda var. Bir de tabii kapalıyken ne kaybettiğimizi de anlamamız önemli.

Ben özlüyorum Wikipedia’yı, ya siz?

Her gün yeni şeyler öğrenerek yaşıyoruz. Çünkü insan yeme-içme gibi temel ihtiyaçların dışında bilgiye aç bir varlıktır. Var olmak için sürekli bir bilgi tüketimine ihtiyacı vardır. Bu yüzden bizi ayakta tutan asıl şeyin bilgi edinmek ve yeni şeyler keşfetmek olduğunu bilmeliyiz.

Tatmadığımız yemekler, yürümediğimiz yollar ve görmediğimiz yerler gibi birçok şeyi keşfediyoruz. Fakat henüz sınır çizgisine ulaşmadığımız evrende keşfedilecek milyonlarca şey olduğunu da unutmamamız gerekir. Klasik bilim kurgu filmlerinde gelecek ile ilgili birçok teorinin yer aldığını görürüz. Ama içinde bulunduğumuz zaman da geçmişin birer bilim kurgusu değil midir? Yüzyıl önce birilerine günümüz teknolojisinden bahsetseydiniz sizi deli olarak görmezler miydi? İşte bu yüzden gelecek de şimdiki zamanın bilim kurgusudur.

Booking.com’un raporlamasına göre Türkiye’de 13 binden fazla otel tarafından kullanılıyor, Alibaba.com’u ise, Çinlilerden sonra en çok kullanan ülke Türkiye olmuş. Son rakamlar için Türkiye Genel Müdürü 2 milyon kadar Türk KOBİ’nin sitede yer aldığını belirtiyor. Bu rakamlar bu sitelerin zenginliği anlamına geliyor. Yani ne kadar firma, o kadar çok ziyaretçi ve o kadar çok komisyon/üyelik aidatı demek oluyor.

Dolayısıyla otellerin Booking.com olmadığında her şeylerinin bittiği/tükendiği ve Ekonomi Bakanlığının Alibaba.com gibi sitelerin önemli olduğunu düşünmelerinin şaşırtıcı yanı, bu sitelerin aslında birer ticarethane olması. Yani Türkiye’yi, Türkiye’deki otelleri ya da kuruluşlardan önce kendilerini düşünmeleri ve kazançlarını maksimize etmeye çalışmaları. Örneğin Booking.com “13 binden fazla otele katkı veriyoruz” dese de, asıl katkı bu otellerin Booking.com’a verdiği prestij ve komisyon/üyelik aidatı ile bu yolla onun yerli ya da yabancı rakiplerini geçtiği nokta.

…hep akılda tutmak gereken şey; “TEKEL KÖTÜDÜR”. Komisyonla çalışan bu tür firmaların fiyatları, kendilerinin büyüdüğü oranda artıyor. Zaman içinde müşteriyi kendilerine bağladıkları zaman, artık otellerin şansı kalmıyor.

 

Bir zamanlar o kadar da hayallerimin peşinden koşan hatta yürüyen birisi değildim. Evet hayal ederdim şöyle olsa böyle olsa derdim. O zamanlar hepsi bana imkansız bir hayal ürünü olarak geliyordu. Neden bilmiyorum. Hiç birinin gerçeğe dönüşme imkanın olmadığını düşünüyordum. Aslında bakıldığı zaman gerçekçi hayaller üretiyordum. Ne bileyim mutlu olacağım bir işte çalışmayı istiyordum, kendime hazırlamayı düşündüğüm Bucketlist oluşturup hepsini yapmak istiyordum. Hepsi bunlara benzer şeylerdi. Gerçekçi şeyler. Ütopyayı istemedim hiç.

Bir site veya blog açtıktan sonra belki de en çok zorlanacağınız konulardan biri de yazı yazmaya yeterli zamanı ayırmak olacaktır. Site açarken bir çok şey gözünüzde büyüyüp yazı yazmayı biraz geri planda tutsanız da aslında en çok uğraşacağınız ve zamanınızın büyük bir kısmını ayıracağınız adım yazı yazmak olacaktır.

Kütüphanecilere ihtiyaç var mı? Bugün benim için kendime sorduğum sorulardan birisi bu oldu. Beni takip ediyorsan bilirsin belki 2013 yılında bu mesleğe adım atmak için mezun oldum, yıl oldu 2017 benden bir şey olmadı. Sorumlusu belki benim, bu yazının satırlarında yüzleşmeyi düşünüyorum. Sen de kendinle yüzleşmeye hazır mısın?

Metro trenindeyiz. Karşımızda tertemiz yüzlü, 14 – 15 yaşlarında iki kız çocuğu oturuyor. Kızlardan biri, ağzını eliyle kapamadan, neredeyse bademcikleri görünecek denli esniyor. Sonra, arkadaşına söylediği şu sözle bizi daha da irkiltiyor:

– Sınavım var ama sallamıyorum!

Önemsememek anlamında argo bir eylem, kızın kullandığı:

“Sallamamak”.

Bir çocuk – genci, ağzından çıkan bir söz yüzünden yargılayacak değiliz.

Teknolojinin getirdiği nimetlerden olan televizyon ve internetin yararı tartışılamaz belki. Ama insanın rahatını da bozduğu inkâr da edilemez.

Yalnızlığımın sıkıntısı ile baş başa iken, biraz oyalanayım derken bir kelime bahanesiyle girdim internete. Girmez olaydım. Memleketin ahvalini öyle anlatıyorlar ki, ister istemez üzülüyor insan.

Durup dururken üzüntüyü sardım başıma.

Yazım da rayından çıktı.

Memleketin ahvali malum, ya benim ahvalim?

Soru işareti oluyor ahvalim.

Elimde birkaç kuruşluk insanlık kaldı paranın değeri düşerken. Gel bir de buradan bak kendine. Ne çok değişiklik birikmişti yüzünde yalanlara bulaşırken. Ya da sen hiç gelme yoruldum bugün, uyumalıyım, ne de olsa alışkındık uyumaya ardından günaydın diyemediğimiz günlere. Sanırsın dünyayı kurtaracağım ölsem kimsenin umursamayacağı bedenimde.

Günümüzde teknolojiyle ilgili makul sınırlar belirlemek ve bunun sürekliliğini sağlamak artık ebeveynliğin temel bir parçası oldu. Her şeyden önemli olan, bir çocuğa kendine ait cihazları ne zaman vermeli?

Sokaklarda ya da toplu taşımada her gün görüyoruz, küçük çocukları susturmak için akıllı telefonlar kullanılıyor. Çizgi film ya da oyunlarla çocukları oyalamaya çalışan ebeveynlere şahit oluyoruz.

| Bir sonraki internet günlüğü’nden haberdar olmak ister misin? |

En çok buralardayım: Instagram | Facebook | Twitter

4 Comments

  1. Benim için de keyifli bir yolculuk oluyor internet günlüklerinin içeriğini hazırlamak Ece abla. İyi ve nitelikli yazıları ön plana çıkardıkça hem bu çemberin içindekiler motive olacak hem de yazarlar birbirlerini etkileyerek çemberin genişlemesini sağlayacak. Katkın için çok teşekkür ederim.

  2. Okudum, ayrı ayrı değerlendirdim. Arkadaşların emeklerine sağlık. Bir yerde buluşmak canlı olmasa bile güzel. Fikirler fikirleri doğurur. Ben Engin Utkan’ın ‘Ne kaybettiğimizin farkında mısınız?’ sorusunun cevabını vererek yorumu sonlandırmak istiyorum. Gerçekten; tdk’da müsait kelimesinin karşılığının hafif kadın manasına geldiği, bu her şeyin mükemmele yakın olmasını beklediğimiz ve haklı olduğumuz bu devirde Wikipedia’nın yokluğunu çok hissediyorum. Aklı başında bir sözlük idi ve bilgileri daha da doğruya en yakın hale getirme gelişimini sürdürüyordu. Bunlar beni ve mutlaka çok kişiyi üzüyordur. Tüm arkadaşlara katkılarından dolayı teşekkürler. Seni yine kutlarım Evren oğlum. Hepinize sevgilerimle :)

  3. Faydalı bir yazıya imza atmışsın Ali, paylaşmaktan mutlu oldum, senin de kalemine sağlık. Hepimizin yoğunlaştığı alanlar / konular farklı. Blogun keyfi bir uğraş olduğunu kabullenince bazı ihmalkârlıkları daha kolay görmezden gelebiliyoruz Türkçe bloglar adına ;) Herkes önce kendi bloguna gönül versin de gerisi mühim değil. Hep beraber yuvarlanır gideriz ;)

  4. Bloglarımızı sürekli takip edip bu kadar emek verdiğiniz için teşekkürler. Sizin sayenizde hiç bilmediğimiz blogları keşfediyor, blog aleminden haberdar olabiliyoruz. Keşke sizin gibi bu işe bu kadar gönül veren çok daha fazla insan olsa.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir