Blog Yazarları Çalıştayı 2’nin Ardından

Soldan sağa: Funda Güleç Yalçın, Atıf Ünaldı, Yeşim Mutlu, Evren Soyuçok, Daron Yöndem

İstanbul Üniversitesinden İstanbul Sabahattin Üniversitesine (İZÜ) uzanan Blog Yazarları Çalıştayı serisinin ikincisini bloga gönül vermiş harika insanlarla tamamlayabilmiş olmanın huzuru ve rahatlığıyla yazıyorum bu satırları. Türkçe içerikli blogların öneminin altını 29 Aralık’ta İZÜ’deki konferans salonunda kalın çizgilerle bir kez daha çizdiğimize inanıyorum. Markaların, sponsorların yıl içinde dijital medya sektörüne yönelik yaptıkları etkinliklerden apayrı, ücretsiz ve gönüllü olarak sadece ‘bloglar’ çerçevesinde gerçekleştirilen bu çalıştay -sırf bu açıdan bile- çok değerli. Ve inanıyoruz ki bir ülkenin interneti ‘güncel ve özgür blogları’ kadar güçlü!  

Blog Yazarları Çalıştayı 2, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Türkçe Öğretmenliği Bölümü Ana Bilim Dalı koordinasyonu ve ev sahipliğinde Halkalı yerleşkesindeki Tarihi Binada yapıldı.

Çalıştayın konuşmacı ayağında Atıf Ünaldı, Daron Yöndem, Funda Güleç Yalçın ve Yeşim Mutlu gibi alanında usta isimlerle aynı masada yer almanın gururunu yaşadım.

Çalıştay, Funda’nın moderatörlüğünde yürütüldü.

Daha önce Gelecek Vadeden Bloglar listesine giren Oğuz Bahadır Bozkurt, setreter.com‘dan Volkan İbuk ile Evrim İrem Ömeroğlu ve kitaplaryolda.com‘dan Oğuz ağabey de hem destek hem de katkı sağlamak için çalıştaydı.

İlk Türkçe Bloglardan sevgili Hakan Kara da ilk oturumda bizi yalnız bırakmadı. Hasan Yaşar da hem varlığıyla hem de paylaşımlarıyla çalıştaya büyük değer kattı.

İki oturum şeklinde yapılan çalıştayda katılımcı blog yazarları tarafından çok önemli paylaşımlarda bulunuldu. Blog Yazarları Çalıştayı 2’de konuşmacıların görüşlerini İZÜ’den gelecek video kaydıyla birlikte özel sayfada ayrıntılarıyla paylaşacağım ancak çalıştay sırasında tutabildiğim kadarıyla belli başlı notları paylaşmak istiyorum:

atıf ünaldı

Atıf Ünaldı: Mecra ne olursa olsun içerik üretilmeli

Gazetelerin, blogların yapısından ve blog yazarlarının varlığından son derece etkilendiğine dikkat çekerken ‘Blog yazma gerekliliklerini kimin belirlediği?’ sorusuna karşılık ‘Bloglar şunu yapmak zorundadır demenin çok da doğru olmadığı’ görüşünü paylaştı. Google’ın dünyadaki blogların otoritesi konumunda olduğu halde bin kelimelik içerik istiyor diye de aynı şeyi döndürüp döndürüp yazıp bin kelimeyi tamamlaya çalışmayı doğru bulmadığını ifade etti. İnsanların iki paragraftan fazlasını okumadığını fakat okutmanın da mutlaka başka bir yolu olduğunu ama bazen kendi yazdığı bazı konuların da hiç kimseyi ilgilendirmeyen konular olabildiğini söyledi. Son birkaç yıldır basın toplantılarında yaşanan basın mensubu – blog yazarı karmaşasını dile getirdi. Basın mensuplarıyla birlikte blog yazarlarını da basın toplantılarına davet eden kurumların, blog yazarlarının rahat tavırları, basın mensuplarının da bir şirketi temsil ettikleri için daha kuralcı yaklaşımlarından dolayı artık farklı bir sürece doğru yöneldiğini anlattı. Her fırsatta dile getirdiği ‘sanal alem’ kavramının yanlış kullanıma tekrar dikkat çekerek sanal alem olarak adlandırılan internetin, gerçek dünyadan ayrı düşünülemeyen bir siber ortam olduğunu belirtti. Gizli kimlikler ya da farklı unvanlarla dijital ortamda yola çıkanların tanınır olmaya başlayınca zorlandıklarına dikkat çekerek kişinin gerçek ad – soyadıyla dijital kimliğini oluşturmasının çok önemli olduğunun altını çizdi. Türkiye’de internet adına birçok ilkte imzası olduğunu bildiğimiz Atıf Ünaldı; ekşi sözlük’te linç edilen Türkiye’deki ilk kişilerden biri olduğunu belirtti. İçerik üretirken mecraya çok takılmamak gerektiğini, önemli olanın özgün ve yararlı içerik üreterek bunu dünyayla paylaşmak olduğunu ‘Mecra ne olursa olsun içerik üretmekten yanayım.’ sözleriyle özetledi. Blog yazarlığına ilk başta para kazanmak veya popüler olmak için başlamayı düşünenlere ‘Ben ne yapsam zaten para kazanırdım ama blog benim için hiçbir zaman para kaynağı olmadı’ sözleriyle mesaj verdi. Blogların geleceğe yönelik profesyonelleşmeye başladığı; mevcut blogların da amatör halleriyle çok yol alamayacakları uyarısında bulundu: Bu dönemden sonra da blog yazılarının gazetecilikten ve medyanın diğer alanlarından daha önemli hale geleceğini düşünüyorum.

funda güleç yalçın

Funda Güleç Yalçın: Google’un kurallarına uymak gerekiyor

Google’da aratıldığında blogun tanımı ve özelliklerine dair ciddi anlamda bir bilgiye ulaşamadığının; özellikle Türkçe içerikli blogların içerik üretiminde izlediği yolun bunda payı olduğunun altını çizdi. Yazılarını özenerek yazan ve bloglarını titiz bir şekilde inşa eden blog yazarlarının ilerleyen süreçte rahatlıkla bir gazetede köşe yazarı olabileceğini, kitap yazabileceğini ve bu sektörlerde de artık boy göstermeleri gerektiğini vurguladı. Google algoritması ile SEO kurallarına uymanın bloglar açısından önemini hem blogunda hem geçen yılki çalıştayda da dile getiren Funda, Daron’un ‘Ben yazarım, Google’dan gelen gelir’ sözleriyle bütün kuralları yıktığını, oysa Google’ın kurallarına uymak gerektiğini belirtti. Yeni blog yazarı adaylarının yola hangi blog türüyle çıkması gerektiğine dair -kesinlikle benim de katıldığım- Funda’nın önerisi, ‘kişisel blog’ türüydü. Funda, kişisel blog üzerinden ilerleyerek ileride belli bir türde uzmanlaşmanın daha kolay olduğunu; kişisel blogların konu/içerik itibarıyla daha geniş imkanlara sahip olduğunu belirtti. Sosyal medyanın iletişim için olduğu kadar biraz da eğlence için var olduğuna dikkat çeken Funda, bütün sosyal medya hesaplarını kullandığını ancak Twitter’ın, bir blog yazarının olmazsa olmazı olduğunu ifade etti. İnternet kullanıcılarının da gelecek dönem bütün sosyal medya hesaplarını kullanma alışkanlığının sadece bazı sosyal ağlarda yoğunlaşacağı; markaların da ileriki dönemde bu yeni yönelime ayak uyduracağı öngörüsünde bulundu. Bunu ‘bütün sosyal ağlarda var olabiliriz fakat bu kadar vaktimiz yok, birinde yoğunlaşmalıyız.’ sözleriyle açıkladı.

Daron Yöndem: Yazılıma dair kimse Türkçe içerik üretmediği için ben yazıyorum

Google’ın ve SEO’nun kurallarına göre yazmadığını, yazamayacağını dile getiren Daron, bir yazı yazarken üç saat emek verdiğini, Türkçeyi doğru kullanmaya büyük özen gösterdiğini anlattı. Google’dan gelen ziyaretçiye müşteri gözüyle bakamadığını ve yazdığı yazılarla ilgili isteyenin gelip zaten okuduğunu, “Bence değerli olduğunu düşündüğüm ne varsa onu paylaşırım, insanların neye ihtiyacı olduğuna çok bakmam, bende ne var ona bakarım, ben ne paylaşırım buna bakarım.” sözleriyle ifade etti. Yazılımla ilgili kimse Türkçe içerik üretmediği için blogunda ağırlıklı olarak bu yönde içerik ürettiğini ‘Yazılsaydı, yazmazdım. Yazılmış bir konuyu neden tekrar ben yazayım.’ ifadeleriyle açıkladı. Blog yazarlığının kişiye ün getirip getirmediği sorusuna ‘ünlü olmak ne işe yarıyor ki?’ cevabını verip böyle bir amacı ve kaygısı olmadığını söyledi. Bir dönem YouTube kanalı için video içerik ürettiğini, video çekmek ve düzenlemekten çok keyif aldığını anlatan Daron, içerik üretimi konusunda ‘Ne üretirseniz üretin, içerik üretin’ önerisinde bulundu. Daron’un çalıştayla ilgili yazdığı yazısına buradan ulaşabilirsiniz.

Yeşim Mutlu: İçinizdeki sesi dinleyerek yazın

Etkinlik, davet veya benzer organizasyonlarda kişilerin, blog yazarı – basın mensubu kimliklerinden önce insan olarak değerlendirilmesinin önemine işaret etti. Basın toplantılarının blog yazarlarına ayrı basın mensuplarına ayrı şekilde bir yapıya büründürülmesi gerektiğini savundu. Yeşim’in çalıştaydaki konuşmasında dikkat çektiği en önemli konulardan biri de özellikle anne blog yazarlarının hem sosyal medya hesaplarında hem de bloglarında çocuklarının özelini cömertçe kullanıyor olmalarıydı. Yeşim, kendi çocuklarına 15 yaşına kadar herhangi bir sosyal medya hesabı açamayacaklarını uygun bir dille anlattığını söyleyerek ailelere de ‘Lütfen çocuklarınızı sosyal medyada paylaşmayın.’ çağrısında bulundu. İçerik üretmenin en temel prensibinin içimizdeki sesi dinleyerek yazmak olduğunun altını çizen Yeşim yine de ‘sosyal medyada ne ekerseniz onu biçersiniz; söz uçar yazı kalır’ uyarısında da bulundu. Blog yazılarında ve sosyal medya paylaşımlarında Türkçeyi doğru kullanmaya büyük özen gösterilmesi gerektiğini vurgulayan Yeşim’in çalıştayla ilgili görüşlerini paylaştığı yazısını buradan okuyabilirsiniz.

Çalıştayda daha çok ‘Blogların başarısının sürdürülebilir hale nasıl getirileceği’ ve ‘Bloglarda özgün içeriğin nasıl üretileceği’ konuları üzerinde görüşlerimi dile getirmeye çalıştım. Blogların başarısının sürdürebilmesinde öncelikli yol ‘istikrarlı bir şekilde içerik üretimi’. Bıkmadan, usanmadan yazmak, okumak, araştırmak; bunun için de en azından kulaklıklarımızı çıkarıp hayatın içine karışmak, sokağın sesini duymak, çevremizdeki ayrıntıları görebilmek gerekiyor. Okuyan, araştıran, gören ve üreten blog yazarının eline kimse su dökemez. Özellikle bizi dinleyen üniversite öğrencilerine sadece derslerde hocalarının kendilerine anlattıkları konularla ilgili bile bloglarında yazı yazsalar muazzam bir özgün içeriğe / dijital arşive sahip olacaklarını anlatmaya çalıştım. Okunan bir kitabın blogda paylaşılmadan kütüphanemizdeki rafa kaldırılması da büyük bir kayıp; bir kitaptan en az üç konu çıkarıp blogumuzda yazmamız mümkün. Öğrenci kardeşlerimle, İstanbul Üniversitesi İdeal Hukuk Kulübünün, Türk – Alman Üniversitesi Pro-Bono Hukuk Kulübünün, Kitapseverler Sokakta gönüllülerinin bütün proje ve çalışmalarını açtıkları bloglarda geleceğe birer dijital miras olarak bıraktıkları örneğini verdim. Blog kültürüne sahip olmayan, blog yazmayan üniversite öğrencileriyle karşılaşınca şaşırdığımı da açıkça dile getirdim. Özçekim yaparak, her anımızı paylaşarak ve tüketen tarafta olarak sosyal medyada bir yere kadar idare edebileceğimizi ancak bu işin böyle yürümeyeceğini, bir şeyler üretmemiz gerektiğini vurguladım. Kullandığımız sosyal medya hesaplarımızın ana ekranlarından akıp giden paylaşımları yakalamamız çok zor, bütün bunların düzenli bir blog ortamında fayda sağlar şekilde üretilip paylaşılması çok önemli. Funda, geçen yılki çalıştayda yaptığımız ortak blog tanıma ek olarak 1 yıllık sürecin sonunda blogu yeniden tanımlamamızı istediğinde ‘gelişigüzel yapılan bir gazetecilik faaliyeti’ cevabını verdim. Bu görüş Amerikalı gazeteci J.D. Lasica‘ya ait ve benim için yıllarca bir e-günlük olan blog, son dönemdeki uğraşlarıma ve içeriklerimi üretmek için yaptıklarıma bakınca kesinlikle gazeteciliğin bambaşka ve yepyeni bir şekli. Salondaki gençler dahil yeni neslin nabzını da yokladığımızda sosyal medya odaklı bir yaşam sürmelerine rağmen bunu etkin ve üretken bir şekilde kullanamadıklarında hemfikiriz. Hangi mecra olursa olsun sosyal medyada güçlü olabilmenin yolunun öncelikle bloglarımızda güçlü olmaktan geçtiğini belirttim. Kendi dijital medyamızda sağlam içerikler ürettiğimiz ölçüde sosyal medyada aynı oranda güçlü bir duruş sergileyebiliriz. İnternetin ‘yayıncılık’ anlamında insanlara sağladığı eşit bir imkan var; bunu çok iyi değerlendirmek bizim elimizde. Bugün gidip ulusal bir gazetenin köşe yazarı olmamız çok uzak bir ihtimal olabilir ancak blog yazarı olmak, bunu profesyonel bir uğraşa dönüştürmek ve YouTube vb. platformların imkanlarını kullanarak kendi dijital medyamızı oluşturmak son derece kolay. Sosyal medyadaki ötekileştirme, terörize ve linç etme gibi sebeplerle ortaya çıkan kaos ortamının yarattığı tahribatı da blog kültürünü yerleştirerek azaltabiliriz. İnternet okur yazarlığı dersleri kadar ‘sosyal medya görgüsü’ üzerine de çalışmalar yapılmalı ve başta aileler olmak üzere interneti etkin bir şekilde kullanan herkes bu konuda bilinçlendirilmeli. Çalıştayın bu yılki ‘İnterneti bloglar kurtaracak’ teması da bu sebeple haklı bir mesajdı ve hepimiz hemfikiriz ki Türkiye’de ‘blogları Türkçe kurtaracak’.  Düşünceleri en iyi şekilde aktarabilmenin, fayda sağlayabilmenin yolu Türkçeyi doğru kullanarak güçlü bir ifade yeteneğinden geçiyor.

interneti bloglar kurtaracak

Çalıştayda dile getiremediğim ama bu yazı vesilesiyle kayda geçmek istediğim ‘özgün içerik üretmek için yapılabilecek birkaç öneri’yi de sıralamalıyım:

  • Diğer kullanıcıların sosyal medya paylaşımlarını yok sayabilirsiniz ama eğer bir blog yazarıysanız diğer blogları yok sayamazsınız. Örnek almak, bakış açımızı geliştirmek, yeni fikirler edinmek için kaliteli blogları takip etmek, blog yazılarını ‘anlayarak’ okumak ve analiz etmek gerekiyor.
  • Okuduğunuz kitaplardan blogda yazabileceğiniz en az 3 farklı konu çıkarılabileceğini yukarıda yazmıştım. Peki, daha özgün bir içeriğe imza atmak için neden o kitabın yazarıyla yüz yüze ya da internet üzerinden kitabıyla ilgili bir söyleşi yapmayı denemiyorsunuz? Yayınevine bile bu isteğinizi iletseniz yazarla aranızdaki iletişimi mutlaka sağlayacaktır. Hele ki İstanbul’da yaşıyorsanız bu avantajı mutlaka kullanmalısınız.
  • Türkiye’de çok ihmal edilen ama dünyada son yılların yükselen değeri veri gazeteciliği üzerine bir blog yazarı olarak eğilebilirsiniz. 2016’nın ortalarında aldığım veri gazeteciliği eğitimi sonrası bunun ne kadar kıymetli ve özgün içerik üretmede bir numaralı yöntem olduğunu fark ettim. Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) kamuya açık verilerinden bile yola çıkarak diğer bloglarda olmayan özgün içerikler üretilebilir.
  • Özellikle İstanbul’da neredeyse her ay birkaç ücretsiz etkinlik düzenleniyor; ilgi alanınıza uygun bu etkinliklere katılarak oradaki izlenimlerinizi ister yazılı ister görsel (fotoğraf veya videolarla desteklenmiş) bir içerikle hiçkimsenin hiçbir yerde bulamayacağı bir blog yazısına dönüştürebilirsiniz. İşte bu bile başlı başına bir ‘gelişigüzel gazetecilik’ örneği ve söz konusu etkinliği düzenleyen şirket de emin olun sizden daha bir iyi şekilde bu etkinliğini basın bültenine dönüştürüp servis edemeyecektir.
  • Blog yazarlarıyla yaptığım söyleşileri ve diğer bloglardaki benzer söyleşileri okuyun. Unutmayın; başarıya ulaşmanın en kestirme yolu ‘modelleme’dir.
  • Özgün içerikte sınır yok. Benim internet günlükleri adıyla haftalık olarak yayımladığım, dünyada ise ‘Link Roundtrip’ tekniği olarak adlandırılan bu özet / hap içerik şeklini de deneyebilir; daha farklı türünü yapıp fark yaratabilirsiniz. Link Roundtrip’in farklı bir versiyonu sayılan, her biri kendi tarzını yaratmış Atıf Ünaldı‘nın aylık olarak yayımladığı donanım incelemesi serisi; dunyahalleri.com‘da her pazar düzenli olarak yayımlanan haftanın özeti; Sezer İltekin‘in ‘Bu hafta ne öğrendim?‘ serisi; optamin.com‘daki ‘Bu hafta blog yazarlarından ne öğrendim?‘ serisi; Mustafa Alnıak‘ın ‘Pazar yazıları‘ serisi ile Hikmet Hükmenoğlu‘nun sadece e-postayla aylık olarak gönderdiği muhteşem içerikli ‘Hikmet’ten mektup var‘ size fikir verebilir.

Özellikle Türkiye’de blog kültürünü geçmişten geleceğe taşımada 2000’li yılların başından beri güncel kalmayı başaran ilk Türkçe blogların varlığı büyük önem taşıyor ve ortak blog kültürü bilincinin sağlam bir şekilde yerleştirilmesinde o listede yer alan blog yazarlarına büyük sorumluluk düşüyor. Yeni blog yazarlarının söz konusu listede yer alan 2004 – 2010 aralığındaki blogların hâlâ nasıl güncel ve güçlü kalabildiklerini incelemeleri, kendi yollarını mutlaka aydınlatacaktır. Liste, kendi çapında önemli bir blog tarihi arşiviyken listede yer alan blog yazarlarıyla yapılan / yapılacak söyleşiler de -şimdi olmasa bile- 50 yıl sonraki internet tarihinde tez konusu olabilecek değerde. Atıf Ünaldı, ilk Türkçe bloglar listesinden düşmemek için blogunu güncel tutmaya kendisinin de dikkat ettiğini söyledi. Listenin Wikipedia’da da ayrıca bir madde olarak eklenmesi konusunda hemfikiriz; bu yazıyı tamamladıktan sonra bununla ilgili bir girişimde bulunacağım.

Bloglardaki başarının sürdürülebilirliğini sağlamak adına diğer önemli bir proje (aynı zamanda motivasyon kaynağı) Gelecek Vadeden Bloglar (GVEB) listesi; bu sebeple çalıştaya daha önce GVEB listesine giren blog yazarları da davet edildi. kitaplaryolda.com, oguzbhdr.blogspot.com.tr ve setreter.com bizimle birlikteydi. Henüz aylar önce açılan ve 2 yıldan genç olan blogların desteklenmesi ve motive edilmesi gerektiği üzerine konuştuk. setreter.com’dan sevgili Evrim İrem, sadece ‘gelecek vadeden blog’ ifadesinin bile heyecan verici ve motive edici olduğunu söyledi. 6 jürisi tarafından listeye eklenen blogların ne şekilde belirlendiğini kısaca anlatmaya çalıştım ve hiçbir blogun, bir başka blogu ‘en iyi blog, en popüler blog’ gibi unvanlarla sınıflandırmaya hakkı olmadığını, her blogun kendi sahibi / yazarı için zaten çok değerli olduğunu hatırlattım. Yıllardır blog dünyasında var olan isimler olarak bir blogun gelecek vadedip etmediğini birkaç kritere bakarak anlayabildiğimizi ama listeye giren blogların da geleceğe kalıp kalmayacaklarını yine kendilerinin belirleyeceğini, bunu da 2 yıl sonra hep beraber göreceğimizi belirttim. Gelecek Vadeden Bloglar, açıkçası çok önem verdiğim ve beni heyecanlandıran bir proje. İki aylık süreçte 30’dan fazla blog, jüri tarafından değerlendirildi ve son ekleme ile listedeki blog sayısı 13’e yükseldi.

Çalıştayın sonunda bir boşluk bulup jürinin son değerlendirmesinde Gelecek Vadeden Bloglar (GVEB) listesine giren 2016’nın son ismini açıkladık, söz konusu listenin de onlar için ne anlam ifade ettiği üzerine kısa bir sohbet gerçekleştirdik. Bunu daha önce listeye giren isimlerle açıklamak çok anlamlıydı benim için. Bu arada, GVEB listesine aday blogların “İçeriklerin özgünlüğü / yazı başlıklarının ilgi çekiciliği / logosu, tasarımı ve temasıyla kendi kimliğini oluşturup oluşturmadığı / kullandığı dilin özenli ve ilgi çekici olup olmadığı / kaç sosyal medya hesabına aktif bağlantısı var / mobil uyumluluk / RSS ve e-posta aboneliği sunup sunmadığı / yazı yazma aralığı” gibi kriterler çerçevesinde değerlendirildiği bilgisini paylaşmakta fayda var. Yeni blog açmaya hazırlanan veya yola yeni çıkan blog yazarları için bu kriterler yol gösterici olabilir. GVEB listesine aday olan, başvuruda bulunan hiçbir blogu açıklamadığımızı, değerlendirme sonuçlarını da yayımlamadığımızı, değerlendirilen bloglara olumsuz geri bildirimde bulunulmadığımızı ve jürinin birbirlerinin değerlendirmesini göremediği ayrıntısını da hatırlatmakta fayda var. Bu, blogların geleceğine yön vermek adına yeni projelere de ilham olma açısından önemli olabilir.

Ve çalıştaydan çıkan proje: Türkiye’de Blog! İlk Türkçe Bloglar taramasından Gelecek Vadeden Bloglar listesine; Blog Yazarları Çalıştayından Türkiye’de blog adına yapılan her ne varsa hepsinin tek bir platformda derli toplu halde yer alması fikriyle yola çıkılacak turkiyede.blog projesine çalıştaya katılan herkes destek verme konusunda hemfikir. Sahip çıkılması, el birliğiyle bir ucundan tutulması ve bütün blog yazarlarıyla geliştirilmesi gereken “Türkiye’de Blog”, çalıştayın ikinci yılında gelişme kaydettiğimizin ve doğru bir yolda ilerlediğimizin bir kanıtı aslında.

Ve sonuç olarak:

  • Her biri profesyonel hayatlarında çok yoğun oldukları halde hafta içi bir günlerini Blog Yazarları Çalıştayına ayırdıkları, blog yazmakla yetinmeyip Türkçe blog sahibi olmanın sorumluluğunu da sırtlandıkları için Atıf Ünaldı‘ya, Daron‘a, Funda‘ya ve Yeşim‘e;
  • Çalıştayın hayata geçirilmesindeki asıl mimarlar Yrd. Doç. Dr. Nil Didem Şimşek‘e ve Türkçe Öğretmenliği Bölüm Temsilcisi Esra Gamze Demir‘e;
  • Çalıştayı sahiplenerek varlıklarıyla da çalıştaya değer katan Oğuz Bahadır Bozkurt‘a, Evrim İrem Ömeroğlu, Hakan Kara, Hasan Yaşar, Oğuz Abi ve Volkan İbuk‘a;
  • Etkinliğe konuşmacı – seyirci olarak katılan herkesi en iyi şekilde ağırlayan Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Necmettin Özmen‘e ve İZÜ Türkçe Öğretmenliği Bölümüne;
  • Çalıştayın tamamını videoya kaydetmekle yetinmeyip blog kültürünü de konuşturarak bizi kendisine hayran bırakan İZÜ Kurumsal İletişimden Hüseyin Yavuz‘a
  • Çalıştayın afişini hazırlayan, sonra tekrar hazırlayan ve yine hazırlayan Muhammed Fırat Polat‘a ;)
  • Kendisiyle tanışma fırsatımız olmasa da çalıştay öncesinde de çalıştay günü de çabalarını ve katkısını sıkça duyduğum Arş. Görv. Nurbanu Şahin Hatipoğlu‘na;
  • Bizi yalnız bırakmayan ve kıymetli hediyeleriyle büyük nezaket gösteren Akis Kitap’tan Bilal Özbay‘a
  • Çalıştay günü emek harcayan bütün öğrenci kardeşlerime yürekten teşekkür ediyorum.
  • İZÜ, böylesi bir çalıştaya ev sahipliği yaparak üniversiteler arasında önemli bir farkındalığa imza attı.
  • Blog Yazarları Çalıştayı 2’ye dair tüm çıktılara, diğer bloglardaki yazılara, yayımlanan haberlere, fotoğraf ve videolara çalıştaya özel ayrılan sayfada yer verilmektedir.

Blog Yazarları Çalıştayına Sosyal Medya Arası ;)

En çok buralardayım: Instagram | Facebook | Twitter

11 Comments

  1. Çok isterim. Zamanım dardı zaten en az 2 saat geç katılmak zorunda kaldım. Bir dahaki etkinlikte tanışırız inşallah

  2. Elif, şehirler farklı olsa da blog dünyasında gönüllerimiz bir. İleride benzer etkinlikler diğer illerimizde de yapılır inşallah. İçerik üretme konusunda sıkıntın olmadığı için sana hangi konuda yardımcı olabileceğimi anlamadım bu arada ;)

  3. İstanbul’da yaşamadığıma üzüldüğüm anlar bunlar . Keşke katılabilseydim. Her birimizin kendi köşesinde takıldığı blog dünyasında seslerimizi birleştirevilmeyi çok isterdim.

    Eline sağlık Evren, bu işi iyi kotardın. Destekçilere ben de çok teşekkür ediyorum.
    Peki, kendi içeriğini üretme konusunda sıkıntısı olmayan ben gibi bloggerlar ne çıkarsın bu yazdıklarından? O noktada net değilim. Belki yardım edersin.

  4. Blog yazarlığı konusunda kaliteli isimlerin bulunduğu güzel bir etkinlik olmuş. Güzel noktalara değinilmiş. İnşallah bizde bir gün bu etkinliğe katılırız.

  5. Güzel bir etkinlik oldu. Blog alanında edinilmiş tecrübeler ve fikir fırtınaları mevcut fikirlerimin üzerine güzel fikirler inşa etmemi ve farklı fikirlerle de tanışmamı sağladı. Farklılıkların bir aradaki zinetli bütünlüğü görülmeye değerdi. Samimi ve hoş birortamda bir o kadar samimi ve hoş konuşmalara şahit olduk. Düzenleyen ve destekleyen ve dahil olan ve orada bulunan herkese teşekkürler .

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir