Blog Yazarları Çalıştayı’nın başlangıcında Türkiye’de kitap okuma oranları, televizyon seyretme ve internette vakit geçirme süreleriyle ilgili yüzeysel birkaç bilgi vermiştim. Zaten kısıtlı olan çalıştay süresinden çalmamak için söz konusu oranların ayrıntılarını daha sonra blogumda paylaşmayı uygun buldum.
- Sosyal medya üzerinde profil oluşturma, mesaj gönderme veya metin, fotoğraf, video, müzik vb. içerik paylaşmak üzere yükleme oranı yüzde 80.9
- Herhangi bir konu ile ilgili bilgi almak için Wikipedia, çevrim içi ansiklopedi, ekşi sözlük vb. kullanma oranı yüzde 47.2
- Türkiye’de 40 milyon aktif sosyal medya hesabı bulunurken günde 5 milyon gazete satılıyor (ki bu sayıya ancak 49 gazetenin satış rakamıyla ulaşılabiliyor)
- Türkiye’de günde 5 saat TV seyrediliyor; internet kullanıcıları gün içerisinde ortalama 4 saat 37 dakikayı internette, 2 saat 51 dakikayı mobil internette ve 2 saat 56 dakikayı sosyal medyada geçiriyor. Oysa Türkiye’de yılda kitap okumaya ayrılan süre 6 saat!
- Türkiye’de kişi başına düşen kitap sayısı 7,3; 10 binde 1 kişi ‘düzenli’ kitap okuyor; toplam nüfusun %0.01’i kitap okuyor.
Saatlerini televizyon karşısında geçiren ama günde yarım saatini kitap okumaya ayıramayan Türkiye’de bir grup blog yazarı da özgün içerikler üreterek okunmaya çabalıyor. Her gün binlerce blog, internet çöplüğündeki yerini alırken yerine yeni bloglar da açılıyor. Kitap okumakla internetten okumak aynı şey değilken ve bu denli ‘okumayan’ bir milletken biz kim için, ne için yazmaya / üretmeye devam ediyoruz?
Kafamızın biraz daha karışması ve geleceğimiz için daha da endişelenmemiz için istatistiklere birkaç ayrıntı ilave etmekte fayda var:
- Türkiye’de 7-14 yaş grubu kitap okuyor. (ABD’de 60 yaş üstü)
- Türkiye’de 100 kişiden sadece 4 kişi kitap okuyor.
- Türkiye ‘de sadece 10.000 kişide 1 kişi düzenli kitap okuyor.
- Türkiye’de ise yılda 12 bin 89 kişiye bir kitap düşüyor.
- Türkiye’de 2014 yılında satılan gazete sayısı günlük 5 milyon (Bu sayıya toplam 49 gazetenin satış rakamlarıyla ulaşılabiliyor.)
- Gazete okuma oranı Türkiye’de yüzde 8
- Düzenli olarak gazete okuyanların oranı yüzde 12; gazeteyi internetten okuyanların oranı yüzde 2
- Düşük eğitim düzeyine sahip kişilerin internetten gazete okuma oranı yüzde 11, orta eğitim düzeyindeki kitlede yüzde 26, yüksek eğitim düzeyindekiler ise yüzde 43. Bu oran profesyonellerde yüzde 50
- Online haber, gazete ya da dergi okuma oranı 70,2
- Sosyal medya üzerinde profil oluşturma, mesaj gönderme veya fotoğraf vb. içerik paylaşma oranı 80,9
- Kendi oluşturduğunuz metin, görüntü, fotoğraf, video, müzik vb. içerikleri herhangi bir web sitesine paylaşmak üzere yükleme 62,1
Oranlarla ilgili kaynaklar: Marketing Türkiye, Türkiye Yayıncılar Birliği, Basın İlan Kurumu (BİK), Türkiye İstatistik kurumu Son Üç Ay İçinde İnternet Kullanan Bireylerin İnterneti Kişisel Kullanma Amaçları, We Are Social – 2015 yılının internet ve sosyal medya kullanım istatistikleri
Evren’i Sosyal Ağlarda Takip E+
Yazı hep var olacak… Çok teşekkür ederim.
Beş yıl önce kaleme alınan bir yazının altına yeni yorumlar geliyorsa endişe duymaya gerek yok bence. Elbette hepimiz önce kendimiz için, kendimizi iyi hissetmek için yazıyoruz. (En azından ben öyle yapıyorum.) Sonrasında okuyucu sizin yazdıklarınızı bir vesile ile bulup okuyor ve onu kıymetli buluyor. Ümitsiz olmaya gerek yok bence. Yazı hep var ve var olacak. İyi ki var.
Bu yazı paylaşılan başka dijital mecralarda farklı şekillerde yorumlansa da ne demek istediğimi anlayan sizin gibi insanların yorumlarıyla mutlu oluyorum; katkınız için çok teşekkür ederim Mustafa Bey. Söz konusu yazı, Blog Yazarları Çalıştayı’nın açılışında yaptığım sunumun ve sorgulamanın bir parçasıydı. Sadece başlığa bakıp atıp tutanlar olmuştu. Sevgiler
Çok güzel bir konuya değinmişsiniz ve arkadaşlar da güzel yorumlar yapmış. Bende zamanı çalışmakla geçen bir insan olarak, bilgisayar başında çok fazla zaman geçiremiyorum fakat iyi bir icat olduğunu düşündüğüm cep telefonlarının özelliklerini bu tür ortamlarda kullanmayı yeğleyen birisiyim. Fazla yazı paylaşamıyor olsam bile sosyal denilen birçok site veya uygulama yerine sizler gibi her daim fikir alışverişinde bulunan yazarlar ile birlikte olmak daha faydalı diye düşünüyorum. Evet okumuyoruz doğru buda bizleri ülke olarak ileri değil geri götürüyor. Bizler ne zaman yapmış olduğumuz işlerde kazancı ilk plana atmaz isek o zaman gerçekten kazanan insanlar olabiliriz. Günümüz dünyasında ne yazık ki öncelik maddiyat olduğu için hiçbir işten fayda gelmiyor. Bunların en başında da sosyal medyanın gücü öne çıkıyor. Televizyon, gazete ve dergiler ne zaman ki bizim asıl kültür değerlerimizi nesillerimize yansıtmaya başlarsa işte bizler o zaman hem daha fazla okuyan ve paylaşan nesillerle birlikte olabiliriz. Maddi kazanç içerisinde olan bu sosyal medya ile her gün daha fazla bataklığa saplanmamak elden bile olmaz diye düşünüyorum. Emeğinize sağlık. Paylaşım için Teşekkürler.
Yorum kültürü blog tarihinde 2005 – 2008 döneminde kaldı maalesef Timur ve bu beklenti çok haklı bir beklenti. Yazılarım okunsun isteğim olabilir ama bu istek kesinlikle ‘daha çok insan tarafından okunsun’ düzeyinde değil. Eğer öyle olsaydı bunca yıldır blog yazıyor olmazdım. Türkçe, sağlam ifadeler ve sosyal medya paylaşımları vs gibi etkenlerle zaten okunması için elimden geleni yapıyorum. Daha fazlası belki başka şeyleri gerektiriyordur, onları da ben bilmiyorum. Emek harcayan ve blog yazarlığını hobiden ziyade bir meslek tadında yapan tüm arkadaşlarımın çok okunmasını gönülden istiyorum.
Bu soruyu yazı yazmaya başlarken kendime defalarca soruyorum. Cidden bin bir emek ve araştırma ile bir yazı ortaya koyuyoruz. Tek beklentimiz ise birilerinin yazılarımızı okuması ve en azından bir teşekkür bile olsa yorum atması. Bu benim için o yazının karşılığını fazlasıyla almama neden oluyor. Maalesef insanlarımız okumuyor. Her iki blogumda da analizlerim sonu şu sonuca vardım. Örneğin; bir ücretsiz araç vs. direk kısa bilgiler içeren yazıların okunma oranı çok çok yüksek. +700 kelimelik yazılarımın okunma oranı ise fazlasıyla düşük. Bunun nedenini daha yakın zamana kadar kendimde aradım ama asıl gerçek işte sizinde yazınızda yer verdiğiniz şey: ”OKUMUYORUZ”. Maalesef okumuyoruz. Hiç zannetmiyorum ama yine de olumlu düşünmek istiyorum, umarım geriden gelen yeni nesiller bizler gibi olmaz.
Blog yazmanın yarısı ‘okumak’ ise diğer yarısı da ‘sebat etmek’tir. Buna inandığım için de gönül rahatlığıyla yorumuna katılıyorum. Adı blog çalıştayı olmasa da farklı veya benzer bir etkinlikte illa ki bir araya geliriz; yeter ki gönülle bir olsun. Teşekkür ederim Yusuf ;)
İnsanoğlu üretmekten çok tüketmenin derdinde aslında Ufuk; hele ki sosyal medyayı tüketim için kullananlarımız çoğunlukta. Tüketmenin yanında başkalarının hayatlarını dikizleme, yapıp ettiklerini takip etme çabasındayız. Sen yazı yazarak, diğeri fotoğraf çekerek, bir başkası da parça besteleyerek üretmenin, paylaşmanın derdindesiniz. Bu son derce takdir edilesi bir durum. Lâkin çoğunluğun arasında azınlık durumu söz konusu. Mağara duvarlarına resim çizenlerin asıl amacı, anlatmak istediği neydi… hakîkaten o döneme dönüp sormak gerek. Görüşlerin için teşekkür ederim.
Okunma kaygısı yaşamadan üç yıldır blog yazmaktayım. Bu işte kararlı olmak en önemli nokta. Blog yazarları çalıştayına katılmayı çok istiyordum ama malesef İstanbul dışında yaşamaktayım. Yazılarınızı siz yazın bizler okumaktayız. Saygılarımla..
Yazmak, okumanın getirdiği bir eylemdir kanımca. İnsanoğlu doğası gereği hep üretmek eylemindedir. Üretemeyen insan içten içe mutsuzdur ve arayış içerisindedir. Belki de bu arayışın çoğunluğunu sosyal medya benzeri sitelerde sürdürmek daha kolaydır! Fakat bizim internet mürekkebi ile yazdığımız bu birkaç söz parçasını bile elbet birileri okuyacak. Mağara duvarlarına karalama yapan atalarımız da aynı düşüncedelerdi bence. Belki de bu yazma olayı “ben burdayım, yaşıyorum ya da buradaydım, yaşadım” demenin başka bir yoludur. :)
Aslında ‘okuma’ eylemi ‘kitap okuma’ ve ‘diğer okumalar’ şeklinde ayrı ayrı değerlendirilirse daha sağlıklı olabilir Mustafa. Örneğin ben de hem blog okumaktan hem de kitap okumaktan farklı tatlar alıyorum. Yalnız şu da var: Kitabı daha titiz ve dikkatli okuyorum. Blogları herhangi bit ortamda daha yüzeysel okuyabiliyorum. Yorumun için teşekkür ederim ;)
Blog okumak daha basit geliyor, aslında basitten ziyade daha çekici geliyor bloglar. Kitap okumayı seven arkadaşlarımın benden daha az blog okuduğunu gördüm. Ayrıca bu arkadaşlarım benden daha fazla sosyal medya kullanıyor. Yani şu sonuca varıyorum.. İnternet insanın alışkanlıklarını ve davranışlarını etkilemede bazen ters orantılı olabiliyor.
En başta bir öğretmen -üstelik bir edebiyat öğretmeni- olarak bu verilere çok üzüldüm. Blogların da ‘dikkatlice’ okunduğunu çok düşünmüyorum; hatta internet sitelerine gelen trafiğin büyük çoğunluğunun Google robotları olduğuyla ilgili bir yazı okumuştum Cem. Önümüzdeki günlerde yazacağım bir yazıda Google’da hangi aramaların yapılarak bloguma ulaşıldığını anlatacağım. Google’a sorulan sorular da bile kitap okumadığımız hatta interneti ne kadar da bilinçse kullandığımız açıkça ortada. Katkın için teşekkür ederim.
Çalıştayda sohbet ettiğim birinin eleştirisi “Türkiye’de blog okuyan çok az insan var, onlar da zaten blogcuların yine kendisi” demişti. Haklı olabilir ancak bizim gibi blogunu kendisi için inşa eden, önce kendisine yazan blog yazarları için bunun bir önemi yok. İyi bir blog için önce iyi bir okuyucu olmak gerekiyor. Okumayan neslin internette bıraktıkları izleri hepimiz üzülerek görüyoruz. Bu anlamda blog dünyası kalemi sağlam, nitelikli yeni arkadaşlar kazanmaya devam eder mi meçgul. Görüşlerin için teşekkür ederim Adamkarga
Baslik cok çarpıcı. “Gerçekten niye okunsun?” diye kendime sordum hemen. Belli bir okuyan azınlık icin yaziyoruz bence. 80 milyonluk bi ülkede 5 milyon gazete satisi cok az. Kahveler de olmasa o kadar dahi satacagini düşünmüyorum.
O kadar doğru tespitler ki! Biz kim için yazıyoruz sorusunun cevabının hayli hazin olması yüzünden kendim dahi 2009dan bu yana defalarca bıraktım ve yeniden başladım. Kendim için bi cevabım var şuan ve hâlen yazabiliyor olmamın sebebi de bu cevap: kendim için, kendimı iyi hissetmek için yazıyorum.