Fotoğraf Eğitimlerinin Eksiği: Görgü!

İFOD‘daki (İzmir Fotoğraf Sanatı Derneği) fotoğraf eğitiminin ilk günü hocamız ‘fotoğraf eğitimi almaya başlayınca bir süre fotoğraf çekememe sorunu yaşayacaksınız’ demişti. Fotoğraf çekiminin ve fotoğraf makinelerinin teknik özelliklerinin işlendiği derslerin kursiyerler üzerinde böylesi olumsuz bir etkisi olduğunun altı çizilmişti.

Fotoğraf eğitimi alma sürecinde fotoğraf çekme konusunda kısırlaştığını düşünenler az değil. Eğer kurgu çekmiyorsak fotoğraf anlık bir olay olduğunu için beklemeye, geç kalmaya gelmiyor. ISO’yu, enstantaneyi, diyaframı, kadrajı ayarlayayım derken hatta matematiksel hesaplar bile yaparken fotoğrafı çekilecek durum çoktan bozulmuş olabiliyor. Galiba çoğumuz fotoğraf eğitimlerinde anlatılan kompozisyon kurallarına ve teknik özelliklere takıldığımız için fotoğraf çekememe sorunu yaşıyoruz.

Safaristanbul’la birlikte çıktığım ilk fotoğraf gezisinde hem fotoğrafçı ordusunu dışarıdan gözlemledim hem de fotoğraf eğitimlerinin dört duvar arasına niçin sıkıştırılmaya çalışıldığını düşündüm. Birçok temel fotoğraf eğitimi 5 haftası sınıfta ders, 1 haftası sokakta fotoğraf çekimiyle tamamlanıyor. Kursiyerler de eğitim sonrası birkaç ay daha fotoğraf çekmeye devam eder ancak kaçınılmaz son fotoğraf makinesinin çantaya konularak dolaba kaldırılmasıdır.

Fotoğraf bir görgü işidir!

İZOFAD‘daki (İzmir Amatör Fotoğrafçılar Derneği) eğitimin de ilk günü hoca ne tür fotoğraflar çekmekten hoşlandığımızı sorduğunda ‘portre’ çekmeyi daha çok sevdiğimi söylemiştim. (Hâlâ da öyledir.) En zorunu seçtiğimi söylemiş; insanları fotoğraflamanın yasal boyutundan bahsetmiş, insanları çekmeden önce izin almanın daha ahlaklı bir davranış olacağını dile getirmişti. (Hatta bir fotoğrafçı arkadaşının izinsiz çekerek sergisinde yer verdiği bir portreden dolayı hapiste olduğunu anlattı.) Ancak kocaman makinelerimiz ve objektiflerimizle çok havalı görünen bizler her önümüze çıkanı fotoğraflayabileceğimizi zannediyoruz. Öyle ki yaşlı bir amcaya dakikalarca poz verdirten 3-5 fotoğrafçıdan birinin  bastonun duruşunu değiştirdiğine şahitlik edebiliyoruz. Köprüden geçen yüreği yorgun yaşlı bir teyzenin fotoğrafik olduğunu sonradan anlayınca arkasından koşup fotoğrafını çekmek için ısrar edenlerimiz var. Sırtındaki küfesiyle ekmek parası kazanmaya çalışan ihtiyar amca bir anda karşısında onlarca fotoğrafçıyı görünce ‘fotoğrafımı çekmeyin’ dese de sözünü dinletemiyor.

Bu sebeple fotoğraf eğitimlerine ‘fotoğraf ve haklarımız’ konulu bir ders ile ‘fotoğrafta görgü’ içerikli bir konu dahil edilmeli. Sokaktaki hiçbir insanın bize modellik yapma zorunluluğunun olmadığını, izin isteme nezaketinde bulunmamız gerektiğini unutmamamız gerekiyor.

Özellikle de çocukların fotoğraflanmasında ebeveynlerinden izin alınması gerekiyor fakat ayağında çorabı, burnunda sümüğüyle sokakta oynayan yoksul aile çocuğunu görünce hepimiz makinelerimize sarılabiliyoruz. Oysa hiçbir çocuk kendi rızası ve ailesinin izni dışında fotoğraflanmayı hak etmiyor. Güzel fotoğraflara sahip olacağız diye başka hayatların mahremine bu denli objektif uzatmak bana sevimsiz geliyor.

National Geographic Fotoğraf Yarışması Türkiye 2009 2.cisi

National Geographic Fotoğraf Yarışması Türkiye 2009 2.ncisi

National Geographic’in 2009 yılındaki fotoğraf yarışmasında ikinci seçilen karenin taklit olduğu ortaya çıkmıştı. Bir fotoğraf gezisi sırasında kıl çadırlardaki çocukları fotoğraflayan fotoğrafçının ardından başka bir fotoğrafçı da aynı çocuğu aynı pozla fotoğraflamış ve söz konusu fotoğraf yarışmada birinci olmuştu. Bir objeyi veya insanı 10 kişi birden fotoğraflamak çok da doğru bir tavır değil. İşin içine yorum katmak ve en azından çekim açısını değiştirmek gerekiyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir