]fh[ fotoğrafhikayeleri {Eylül ‘09}
Yirmi dört saat bu dünya bana; koskoca ömür, göz açıp kapayıncaya kadar’dan ibaret. Rüya ile gerçek arasında, doğruyla yalan karmaşasında ey âşık, bu hayatı hiç yaşanmamış farzet. Onlarca hayale, varılamayacak hedefe, lüzumsuz derde kedere ne gerek; madem yaşam yalan, ölüm gerçek!
Çok uzaklara gitmeye gerek yok ölmek için. Sevgilinin hasretiyle can veren âşık dirilmeden çürür, yaşayamadan ölürse böylesi ömre âh nice yazık!
Ölüm, ömrünün son demlerinde sevdanın huzuruna gelen bir kelebek olsa. Son kez kanatlarını ağır ağır oynatsa, sonra sevgilinin önünde can verse aşk’la… Ne lüzum, az yaşamak için kelebek olmaya…
Fotoğrafın Hikâyesi: 30 Haziran 2009’da Ankara’da Radyovizyon’un bahçesinde Nur‘la birlikte otururken Melis‘in heyecanlı sesiyle yerde duran o kelebeğin başına toplandık. Melis’in ricasıyla kelebeğin birkaç kare fotoğrafını çektim. Melis’in “asıl istediğim fotoğraf böyle değildi” diyerek nasıl bir kare istediğini tarif etmesiyle bu son fotoğrafı çektim. Sonra ne mi oldu? Kanatlarındaki tüm renkleriyle yaşama son görüntüsünü veren o kelebek yirmi dört saatlik ömrünü tamamladı...
evrengunlugu.net, 5. yılında sosyal sorumluluk gereği Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği‘nin kampanya ve projelerini destekleme kararı almıştır. Ziyaretçilerini de TOFD’a destek olmaya davet etmektedir. TOFD’a ulaşın; gönüllü olun; 3430‘a boş bir sms atarak “Akülü Tekerlekli Sandalye Kampanyası”na 5 TL’lik bağışta bulunun.
Neler yazmışsın yine Evren…Aldın götürdün beni!!!
net bir bilgim yok ama kelebeklerin zaman kavramı bizden farklı olsa gerek.. belki de 24 saat onların 24 yılı..
anlatılamayacak güzellikte bir yazı,tarifi imkansız bi fotograf…bütün yazılarınızı takip ediyor ve çok beğeniyorum ama sayfanızı açıpta okuduğumda beni düşünür hale getiren tek yazınız bu oldu…
24 saatlik ömür…
Biz yıllardır ne kadar ömrümüz olduğunu bilmediğimiz halde ne çok olay yaşamaya çalışıyoruz.
Oysa ki kelebeğin umudu dünü bugünü yarını acısı sevinci çırpınışı haykırışı kahkahası hepsi tek bir günde ne kadar çok anı sığdırabilmiş tek bir güne…
Yazıyı okurken tabir-i caizse tüylerim diken diken oldu. Önümüzde bu kadar kısa yaşam gerçeği varken bu didinme niye diye sormaktan da kendimi alamadım. Umarım hayatımız da bizim için kelebeklerinki kadar renkli geçer… bu arada evrenciğim gözünden kaçtı sanırım dil bilgisi kurallarına sıkı sıkıya bağlı olduğunu düşünerek bu uyarıyı yapayım dedim (farz et) kelimesinin yazılışı sorunlu sanırım. ellerine sağlık…
o kelebek görseydi eğer bu hikayeyi,
inan bu dünyadan göçüp gitmeyi hiç ama hiç istemezdi…
eğer görüyorsa gökkuşağının yedi rengini kanatlarında toplayan kelebek;
Ölüm, ömrünün son demlerinde sevdanın huzuruna gelen bir kelebek olsa. Son kez kanatlarını ağır ağır oynatsa, sonra sevgilinin önünde can verse aşk’la… Ne lüzum, az yaşamak için kelebek olmaya..
Son kısmı senin muhteşem hikayenden alıntı da olsa bu satırlarda benden o anı yaşayan biz dostlarıma hediye :)