KAYBETSEYDİM, BULMAZ MIYDIM?

Keşke kaybetmek, yıllar önce kaybolan küçük sarı kepçemden ibaret olsaydı. Ve her kaybedilen’in yerine yenisi alınıp telafisi mümkün olsaydı. Babamın uzak diyarlardan getirdiği, gurbet kokan hediyelerinden biriydi o küçük sarı kepçe. Birgün bir sokak oyununda bir çamur birikintisinin içinde ansızın kaybolup gitti. Günlerce eksik kaldı çocukluk oyunlarım. Büyüdükçe daha neleri kaybetmedim ki. Kaybedilenler ya bulundu ya da onların yeri doldurulamadı bir daha. Sonra kaybedilenlere “babam”ı da ekledi büyükler. Biz onlara akraba dedik. Ben, sadece oyuncaklar kaybolur sanırdım o zamanlar. Baba kaybolunca yerine yenisi koyulamıyor, ona ulaşmak bir daha mümkün olmuyor sanırdım. “Ölen, kaybolmaz” dedim sonra. Eğer öyle olsaydı 11 yıl nasıl geçerdi. Buluruz, buluşuruz birgün -sözde- kaybettiklerimizle. O halde bırakın, vefat eden’e “öldü” deyin; “onu kaybettik” demeye ne hacet! Kaybetseydik, bulmaz mıydık onları?

—-

facebook’evreni ] facebook sayfası ] twitter’evreni RSS abonelik

0 Comments

  1. Yazdığım bir öyküyü hatırlattı bana:(İnsan sevdiklerini kaybedince aynı duyguları yaşıyor demekki.Ben de kaybetmek dedim ama bulacağımdan değil, sevdiklerim için “öldü” lafını yakıştıramadığım için:)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir