KISMETTEN ÖTEYE GEÇİLMİYOR MADEM

{Evren’in Aydın Life Dergisi Temmuz sayısındaki yazısıdır}

İnternette başladığım blogger’lık (elektronik günlük tutan kişi) maceramın, harika bir dergide, üstelik henüz Temmuz 2006’da doğan bir dergide devam edeceğini hiç düşünmemiştim. “Gel” dediler, Evren’in Günlüğü’nü Aydın Life’ta da tut.” Kısmetten öteye geçilmiyor madem, sizinle bu sayfalarda buluşmak kısmetimizmiş demek ki…

e-vren günlüğü ile yeni bir çocuğun doğumuna tanıklık etmek, onun ilk kokusunu hissetmek, ilk defa dokunmak ona… Şu an aylardır süren bir hayalin, beslenen umutların meyvelerini tutuyorsunuz ellerinizde. Ömürlü olsun denildiği gibi her yeni bebeğe, Aydın Life’a da uzun uzun yıllar diliyoruz. İnsana en anlamlı geleni ise derginin ilk sayısında, henüz o taptazeyken başlamak yolculuğa. Siz, biz, hepimiz e-vren günlüğü ile bir anlamda Aydın Life’ın günlüğünü de tutacağız. Onun büyüyüp gelişmesine hep birlikte tanık olacağız.

***

Geride bıraktığımız aylarda dünya gündemine damgasını vuran en önemli olay Karikatür Krizi’ydi. Bu krize “olay” değil, “REZALET” vb. tanımlamalar yakışıyor daha çok. İnsanoğlu kimliklerinden sıyrılıp çok büyük bir sınavdan geçiyor ve her zaman ki gibi sınıfta kalıyor. Kainatın son ve en büyük peygamberiyle dalga geçen Avrupa, verdiği tepkilerle de İslam ülkeleri… Doğru ve yanlış her şey için geçerli; karikatürlere gösterilen tepkilerde de olduğu gibi. Yüzyıllar öncesinde aramak lazım bugünkü yanlışların sebebini. Neden Avrupa bu kadar cesure ve de küstah? Ve neden İslam ülkeleri her seferinde Batı’nın görmek / dünyaya göstermek istediği görüntüleri sergiliyor? Protestolarda yine bizim insanımız ölüyor, bizim mallarımız zarar görüyor, bizim devletimizin ekonomisi zedeleniyor. Onu bunu eleştirmekten ziyade takınılacak en akıllıca tavır, önce kendimizi sorgulamak olmalıdır. Kimseyi yargılamadan, ilk kendimizi hesaba çekmek… Ve sonra kırıp dökmeden, paranın egemen güç olduğu bu medeniyette oyunu kurallarına göre oynamak: “ekonomik ambargo” uygulamak! Çocukluğumuzdan beri sadece ilkokul sıralardında 1 günlüğüne kutladığımız “Yerli Malı Haftası” gün gelir işte böyle elimize yapışır. “Yerli Malı, Herkes Bunu Kullanmalı” sloganını hayatımızın 365 gününde tatbik etseydik, bugün Moder batı bu kadar küstah olabilir miydi bebek mamasını bile kendisinden Doğu’ya karşı?

***

Gittin, “gitmem” dediğin halde. Unuttun, “unutmam” diye söz verdiğin halde. Sözlerinitutmadın, yemin ettiğin halde. Ve ben bekledim; “sen dönene kadar beklerim.” dediğim için. Seni yazdım buralara, remz’lerle donattım her bir cümlemi. Her bir cümlemin anlamına seni yükledim. Ve sen hala dönmedin, “döneceğim” dediğin halde… Sevda ulaşılamayacak uzaklarda olunca, ne yağan yağmur ne esen yel umurunda oluyor insanın. Okunan şiirler daha bir anlamlı oluyor, şarkılar daha çok dokunuyor yüreğe. Ve sevgiliyle yaşanan onca olay, silinmiyor hafızadan. Gönülden edilen dualarıma, senden başka istek girmiyor artık.

Bilsem gidip de dönmeyişinin sebebini, bütün sebepler ben olurdum inan. Tutup getirirdim, tutamadığım yokluğunu. Varlığını bir sır gibi saklardım, ayrılık denen musibetten. Yanıp kavrulurdum, kor olur kendimi unuturdum. Ve bütün cümlelerimi sonlandırıp, sessizliğe gömülürken son sözü şaire bırakırdım:

Ölünceye kadar
seni bekleyecekmiş,
Sersem.
Ben seni beklersen ölmem ki..
Beklersem.*

*Özdemir ASAF

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir