Aile Boyu Üniversite

yunusevren_yunusevren_uckardes

3 kardeş aynı üniversitedeyiz.

Kaç kişiye nasip olur acaba kardeşleriyle aynı üniversitede okumak? Üstelik aynı dönem…

2005 ÖSS ek yerleştirme ile kardeşim İbrahim, Adnan Menderes Üniversitesi Muhasebe Bölümüne yerleşti. Ben Edebiyat 4, Ziya Sosyoloji 3, İbrahim de yeni çömez… Ayarlamaya kalksak olmazdı kesin.

Hepimiz çok sevindik, mutlu olduk. Önemli bir ayrıntının da farkına vardım elbette: 6 yaş büyük olduğum kardeşim bile üniversite sıralarında yetişti bana. ÖSS’ yi geç kazandığım nasıl da deşifre oldu ama :)

Hoş Geldin Ramazan!

Ramazan

İyi ki Geldin; Hoş Geldin*

Akşam ezanı okunmuştu bütün hüznüyle ve hüzünle açmıştık son orucumuzu. Yıl 2003’tü ve gün 2003 Ramazanının son günüydü.

Bir dosttan ayrılmak kadar zor oldu Ramazan’dan ayrılmak. Ardından hemen bir bayram geliyordu belki ama koca bir ay yaşanan huzur, üç gün yaşanacak bayram sevincinden daha çok değerliydi benim için. Kim bilir belki senin için de…

Yine karşımdasın. Koskoca 30 günün var, henüz daha 1 günün bile eksilmeden. 11 Ay’ın Sultanı olarak ismine yaraşır bir şekilde bütün asaletinle yeryüzünün üstüne serilmeyi bekliyorsun. Herkes farklı yaşayacak yine seni, farklı hissedecek, farklı değerlendirecek. Ama sen asaletinle yeryüzündeki bütün yüreklere aynı huzuru, aynı sükûneti ve aynı mutluluğu vereceksin.

30 günlük bir hazinesin sen. Öyle ki sandığının kapağı açıldığında insanlar daha çok sevmeye başlayacak birbirlerini, daha çok yardım etmeye başlayacak birbirine… Ve daha çok dönüp bakacak kendisine.

Yeryüzüne sen inince Ramazan, kıyıda köşede yarım yüreğiyle duran kimsesiz çocuğun yüzüne daha çok göz değecek. İhmal edilen yaşlılar daha çok aranılacak, unutulanlar bir bir hatırlanacak. Yani sen inince yeryüzüne Ramazan, çoraklaşmış yürekler yeniden yeşerecek, yüzler daha çok gülecek, gönüller daha da ferahlayacak. Sen gelip oturunca soframıza unuttuğumuz öz değerlerimizi sanki yeniden anımsayacak, bir tür geri dönüş yaşayacağız. Sen gelince…

Peki ya sen gidince? Yine geldiğin gibi, tüm asaletinle geri döndüğünde… 30 gün boyunca yeryüzüne ve kalplere saçtığın nur tohumlarını ardında bırakıp gittiğinde… Kaç kişi bıraktığın yardım, sevgi ve huzur tohumlarını sulamaya devam edecek? 23 defa seni gördüm ve yaşadım. Ve her seferinde ardından gözyaşı döktüm. Çünkü varlığınla aydınlattığın bu dünya, bir mükâfat olarak sunduğun 3 günlük bayramın ardından yine karanlıklara boğulacak. Ve ben 30 günlük dev gibi huzuru 3 günlük bayram sevincine tercih edip, gidiyorsun diye ağlayacağım ardından yine.

Nerede o eski Ramazanlar, bayramlar deriz her gelişinde. Oysa sen hep aynı Sen’sindir. Seni yaşayanlar, algılayanlar farklıdır yeryüzüne her inişinde. Biz değiştikçe seni yaşama biçimimiz de değişiyor, bayramı kutlama tarzımız da…

Sen yine asil, yine nurlusun… Çünkü sen bize Rab’dan bir lütuf, bir armağansın. Kalplerimizi nurlandıran, bizi bize döndüren 11 Ay’ın Sultanısın. İyi ki varsın, iyi ki var olmaya devam ediyorsun, iyi ki yeniden geldin… Hoş geldin!

Hepimizin gözü aydın. Hayırlı Ramazanlar

*Bu yazı, ilk önce Anadolu’nun Sesi Dergisinin 2. sayısında (2004) yayımlanmıştır.

**Bu yazı, 07.10.2005 tarihinde Radyo Gençlik’ te Salih GÜRBÜZ tarafından seslendirilmiştir.

2005 Eylül’ünün Ardından

yunusevren30 günlük Eylül ayını da tükettik, koyduk bir kenara… Her ay olduğu gibi bu ay da değerlendirmelerimi yaptım. Yaşamış olduklarıma bir göz attım. Ardımda güzel anılarla dolu bir “Eylül” bırakmışım.

Biz 3 kardeş okula gittiğimiz dönemler, “Eylül Ayı dert ayı” derdi hep annem. Ben liseye, Ziya ortaokula, İbrahim de ilkokula giderdi. Kıyafetten kırtasiyeye kadar bir dünya okul alışverişi, odun kömür masrafı vs gibi telaşlarımız olurdu. Şimdi büyüdük; Ziya da ben de kendi memleketimizde üniversiteye gidiyoruz. Ve artık İbrahim’ in de liseden mezun olmasıyla evimizde “gri kumaş pantolon, beyaz gömlek, siyah ceket” giyen öğrenci nesli tükenmiş oldu. Eski günleri şöyle bir hatırlıyorum da, nefret ederdim eylül ayından. Çünkü tatil biterdi, çünkü okulu sevmezdim, çünkü her pazar akşamı evde banyo ve ütü merasimi olurdu. Artık ütü bile doğru dürüst yapılmıyor, bunu fark ettim. Kokusunu özlemişim aslında ütünün… Artık bizim evde Eylül telaşları yok…

Her ay olduğu gibi bu ay da, kaç sayfa kitap okuduğumu kayda geçtim… Moralim bozuldu, çok kızdım kendime! Bu ay 1281 sayfa kitap okumuşum. Ağustos ayında okuduğum sayfa sayısı 845, Temmuz ayında ise 708 de kalmış. Neden moralin bozulmuş, her geçen ay yükselmiş baksana diyenleri duyar gibiyim. Haziran ayında 2553 sayfa kitap okumuşum… Gel de kızma şimdi kendine…

Bu gün, Faruk Nafiz ÇAMLIBEL‘ in YKY’ den çıkan HAN DUVARLARI kitabını okumaya başladım.

İçime Saklandım!

Sen, ne kadar kaçsan da ben sana o kadar gelirim. dedi gönlündeki derin hüzünle Yunus’ un Ela’sı.

Kaçmadım… dedi Ela’ nın Yunus’ u ve ekledi: İçime saklandım.

As’lolan kelimelerdir! der bir şair. Ben de as’lolan anlamlarıdır derim. Sen ne yazarsan yaz, hangi kelimeleri seçersen seç cümlelerini kurmak için; asıl mana yine sende gizlidir. Anlamını bir sen bilirsin; bir de bilmesi gereken biri. Ama çoğu zaman sevdalandığın kişinin bile haberi olmaz anlam yüklediğin onca cümleden!